1 Aralık 2014 Pazartesi

Bloğunuz Mutfağınızdır

Her zamanki gibi elimde kahvem internette bloğumu daha nasıl geliştirebilirim, kolay okunmasını nasıl sağlayabilirim, son dönemlerde yeni çıkmış bloğuma ekleyebileceğim yararlı gadgetlar var mı diye araştırma yapıyordum ki Blog Hocam’a rastladım. Bugüne kadar rastlaşmamış olmamızı da anlayamadım, geç keşfettiğim için üzüldüm.

 

Hemen okumaya başladım tıpkı uzun süre koşmuş da ilk gördüğü çeşmeden kana kana su içen biri gibi yazıları yalayıp yutmaya başladım derken konuk yazar köşesini gördüm. Hem bir yazar hem de bir okuyucu olarak en rahatsız olduğum konuyu yazmaya karar verdim.

 

bloghocam1

 

Yaklaşık 2 senedir bilfiil bloğumu yazıyorum. Blog yazarlığının ise iki bölümden oluştuğuna inanıyorum. Bunlardan bir tanesi üretim kısmı ki bu kısmımda bloğunuza hayat verecek yazıları hazırlama, düzenleme kısmı var yani işin mutfağı. Diğer kısmı ise hazırladığınız bu yemekleri sunacağınız vitrininiz; sonuçta ne kadar güzel yemekler hazırlarsanız hazırlayın eğer vitrininiz kötüyse kimse mutfağınıza girip yemeklerinizin tadına bakmak istemeyecektir.

 

Bu tam aksi içinde geçerlidir harika bir vitrininiz vardır ama yemekleriniz berbattır, o zaman da vitrininize aldanan iki üç kişi mutfağınıza girecek ama girmesiyle çıkması bir olacaktır. Belli bir zaman sonra da kötü ününüz yayılacak hakkınızda vitrini çok güzel ama yemekleri berbat sakın gitmeyin diyeceklerdir.

 

İşin püf noktası bu ikisi arasındaki dengeyi sağlayabilmektir. Okunası bir blog için hem lezzetli yemekler hem de güzel bir vitrin gerekmektedir. Peki güzel vitrin demek sağda solda yanan ışıklar, büyük puntolar, gereksiz gadgetlar, siz mouse imlecini hareket ettirdikçe ekranda dolaşan bir yıldız yada ekranda sürekli akan kar taneleri midir ? Hayır, tam aksine şık bir mutfak, vitrinin dikkatinizi dağıtmasına izin vermeden yemeği seyredebildiğiniz bir yerdir. Temizdir, ferahdır , görünce içiniz açılır, şöyle kafanızı içeri uzatıp o akşamın menüsü neymiş bakmak istersiniz. Bu yüzden çiçekli , allı güllü yada koyu renkli arka planlar yerine açık renkli ve mümkünse desensız blogger temalarını tercih etmelisiniz.

 

Bloggerın bize sunduğu hizmetlerin elbette ki sınırları vardır; bu yüzden tasarımınızı yaparken manuel olarak kendinizde bazı eklemeler yapabilmeli bloğunuzu okuyucuların oradan oraya savrulacağı dağınık bir tezgah olmaktan kurtarıp; orayı aradıklarını kolayca bulabilecekleri bir yere dönüştürebilirsiniz. Bunu oluştururken de kendinizi baz almalısınız şöyle ki ben bir bloğa hatta bir internet sitesine girdiğimde nelerden hoşlanıp nelerden rahatsız olurum sorularını kendinize sorarak ve bu cevaplardan yola çıkarak yalın ancak kaliteli içerik yaratan bloglar oluşturabilirsiniz.

 

bloghocam5.jpg

 

Bloggerın özelliklerini yavaş yavaş keşfettikten ve bunlar üzerinde kendim hafif hafif oynamaya başladıktan sonra ‘sayfalar’ sekmesini kullanarak bloğumdaki ana konuları ayrı ayrı kümelediğim bir yapı oluşturdum ve bu hem yazılarımın okuyucu tarafından atlanmadan birebir okunabilmelerini sağladı hem de derli toplu bir görünüm oluşturdu. Unutmayın ki okuyucunuz bloğunuza girdiğinde aradığı bir bilgi için ilgisini çekmeyen onlarca yazı ile cebelleşmek zorunda kalmamalı hemen ilgi alanı olan konu ve bu konuya yakın yazıları bulabilmelidir.

 

Tavsiyem blog sahiplerinin içerik oluştururken gösterdikleri özeni bloglarının tasarımları içinde göstermeleridir. Aslında tüm misafir konukların ve blog hocamın birçok yazısında altını çizdiği gibi blog işi ciddi emek isteyen bir iş. Okuyucu sayısının fazlalığı, bilinirliğin artması gibi şeyler ise siz ortaya iyi bir iş çıkarınca otomatikman gelecektir. Takipçi yada izleyici sayısını arttırmak içinse her önünüze gelen blog yazısına ‘cicim seni takibe aldım bana da beklerim’ ‘şekerim seni izliyorum sen de gel beni izle’ yazmak yerine, ilgi alanınıza giren yazılara kaliteli yorumlar bırakarak blog sahibinin sizin hakkınızda merak duymasını sağlayarak yazarı bloğunuza çekebilirsiniz.

 

Bloğu şirketiniz gibi düşünün para kazanın veya kazanmayın burasını bir iş yeri gibi hayal ederseniz ve her iş gibi blog yazmanın da bir adabı ve ciddiyeti olduğunu düşünürseniz ve bunu uygulamaya geçirirseniz başarılı olmama ihtimaliniz yoktur. Bu arada hepimiz bloglarımızı özgür olduğumuz ve bize ait olan yegâne alanlar olarak görüyoruz. Ciddi blog yazmak kendinizi sıkıcı bir işin altına sokmak değildir. Ciddi blog yazmak belkide dünyanın en eğlenceli konularını sistematik ve okuyucuyu yormayan bir şekilde paylaşmaktır. Unutmayın bloğunuz sizin mutfağınız; güzel yemekleriniz ve güzel bir mutfağınız olursa ayakta bekleyen onlarca müşteriniz olabilir.

 

Eğer yazım yayınlanmaya uygun görülürse ve siz bu yazıyı okuyorsanız bende sizleri mutfağıma beklerim. Benim mutfakta doğrular neler, yanlışlar neler bakıp fikir verenler olursa dünyanın en mutlu insanı olurum. Çünkü eleştirildikçe daha iyiye gideceğimize olan inancım sonsuzdur.

 

Yazar Hakkında: Zeynep Harikalar Diyarında, 2012’den beri bloğunu yazmaktadır. Banner’ından, tasarımına kadar bloğunun her şeyiyle kendisi ilgilenir. Burası kendin-yap ( DIY) projelerinin ağırlıklı olduğu ama dikiş, doğum günü ve süsleme konularında okuyucular ile ücretsiz birçok bilgi ve görselin paylaşıldığı neşeli bir blogdur.

24 Kasım 2014 Pazartesi

Sosyal Okuma

Biz hiçbir zaman isimlerin ironik yaklaşımlarına bakmıyoruz. Hep ilk anlamlar bizim için gerçek anlam oluyor ve çoğu kez öyle kalıyor. Genellikle sorgulama becerimiz pek olmadığı için bu teori değişmez bir bütünlük içinde kendi yaşayışımızda. Örnek verecek olursak günümüzün en asosyal mecrası olan "Sosyal Medya". Bir yalnızlar rıhtımıdır kendileri, baktığımız zaman birçok varlık vardır ama bir o kadar da yoktur. Bu yüzden en önemli unsur bu mecrada hangi aşama ve hangi konumda, ne derece etkin olmalıyım?, cevaplarını vermektir.

 

Şimdi bu asosyal medya araçlarına bakalım, bakmadan önce bu yazıyı da okuyabilirsiniz:

 

sosyal medya

 

1- İnstagram

 

Sosyal medyayı asosyalleştiren aslında reel gerçekleri sanallaştıran anlardır. Yani insan zihninde bir takım kıskançlıklar yaratan, onların zihninde sanallaşmaya yol açan mecradır. Bunu en çok destekleyen araçlardan biridir, instagram. Bir fotoğraf paylaşırsın, sonra sende daha da daha da hissi uyandırır ve kapılırsın rüzgarına. İnstagramın en büyük dezavantajı aslında mahrem denen, kişiye ait olanların paylaşılmasıdır. Özgürcü denilen ve buna sınır konulmaya bir anlayışı vardır. Amerika, instagram olmasa da zamanında gençlerin sanal ortamlarda paylaştıkları yüzünden çok çekti aslında, intaharlara kadar giden boyutları var.

 

2- Twitter

 

Twitter aslında yarar zarar zincirinin terazisinde yerine göre kötü, yerine göre iyi boyutta. Bir deşarj aracı olsa da artık bir psikolojik bunalım aracıda olmaya başladı. Çünkü twitter insanı sosyalleştirmiyor, varolan sosyalliğini alıp ona sanal sosyallikler veriyor. Hani bu mecrada kalırsan mutlusun, bu yüzden senin benim için, benim için sen anlayışı... Ayrıca bu mecra da hiçbir haber edit edilmediği için, çatışmaların bol, ama sorgulanması az bir olaylar dizisine insanlar kurban gidiyor. İnsanlar artık günümüzde kişi sayısı, yani takipçi sayısı ile iktidarlarını bu alanda ilan ediyor. Bu onlara sosyal bir haz, sosyal bir iktidarlık sağlıyor.

 

3- Facebook

 

Msn gitti facebook geldi dediğimizde dünya küreselleşmeye ayak uydurduğu, teknolojik ilerlemeler kaydedildiği dönemde kapımıza geldi, facebook amca. İlk dönemler, kocasız kalan, intihar edenlerin mecrasıydı.(En azından ben öyle hatırlıyorum) Hatta yaş sınırlaması bile vardı. Çocuklar yaşlarını büyülterek girebiliyordu ancak. Facebook sosyalliğin en asosyal olduğu mecra. Çünkü içersinde bütün paylaşım argümanları var. Takip etme olanakları çok fazla ve insanlar takip edenleri sorgulamıyor bile. Ayrıca bilgilerinizin nerede ve nasıl paylaşıldığı belli bile değil. Bunun dışında kendinizi sanallaştırmak için her şeyi yapıyorsunuz misal "ilişkisi yok" misal "bugün yorgun hissediyor"...

 

4- Blogger

 

Blogger aslında bir sosyal medya aracı değil, bakıldığı zaman alternatif medya aracı. Çünkü insanlar belli toplumsal olgular, yapılan sistematik yayınlar nedeniyle bunları kabul etmeyip kendi medyasını, kendi yayını üretebiliyor. Fakat bloggerın da sosyal medya kalan, sosyal medyaya bakan tarafı var. İnsanlar burada da popüler olma, bir konuma gelme çabasında olabiliyorlar. Ki buranın çok kötü tarafı, kendi tanımsızlıklarına kendilerince anlamlı tanımlar ürettiklerini sanıyorlar. Aslında sosyalleşemiyorlar bu kötü. Şunu da belirtmeliyim ki en çok zarar veren mecra da bu. Çünkü insan verdiklerini de almak istiyor, belki facebooktaki bir resim ya da paylaşılan video bunu yapmaz, twitterdaki 140 karakterli twitte öyle, ya da instagramdaki anlamsız fotoğraf, ama blogger bunu yapar. 3 senedir bu mecra içindeyim, ve bunla ilgili çokça insan tanıdım, hatta bazıları blog yazmaya sosyalleşmeye başlayıp psikolojisi bozuk olarak çıktı. Bu anlamda blogger kısım kısım zararlara yol açabiliyor.

 

Baktığımızda diğer ülkelerde durum nedir bilinmez ama onlar o teknik ilerlemeleri zaten deneyerek geliştiriyorlar, bizse görerek bunu yapıyoruz. Bu anlamda bu mecralardan ne istediğimizi aslında tam bilmiyoruz. Ne amaçla bir twitter, instagram, facebook ya da başka bir şey açtığımızı bilmiyoruz. Bir sıkıntımız var ve kaçış arıyoruz, sonra bu mecralara girip anlam yaratmaya, ona verdiğimiz kadar ondan bir şeyler istiyoruz. Bu yüzdende saplantılarımız ve kayıplarımız oluyor. Ayrıca sosyalleşeyim derken normal akan, reel hayattan kendimizi soyutlayıp, yapay bağımsız bütünler oluyoruz. Bu yüzden çok akılcı ve yapısalcı bir yaklaşımla bu mecralara girerken gerek biz, gerekse eşimiz, dostumuz, çocuğumuza ben ne istiyorum? ve istediğimi nasıl kontrol edip ilerletebilirim? gibi sorular soruması gerek....

 

Yazar Hakkında: Ruhsuz Atmaca'nın, tek ve temel amacı insanlığa bir şey katabilir miyim?, katabilirsem nasıl olmadır?, bu soruları kendine sorarken bir anda kendisini blog dünyasında bulur.Ruhsuz Atmaca blogunun kapağında yer alan ve ismini verdiği "Atmaca", insanlara benzer duygulara sahip bir canlıdır. Yırtıcılığı nedeniyle isminin önüne "Ruhsuz" takısı gelmiştir. Blogun sloganı ise: "Yazdıklarım ve Yazacaklarım Atmacanın Bakışlarında Gizli..." oluşturur.

17 Kasım 2014 Pazartesi

Blog Açmak Kolaydır Ama Onu Devam Ettirmek Zordur

Blog yazarlığı herkes için değildir en azından ben öyle düşünüyorum. Her işin bir hakkı vardır, layığıyla yapamayacağımız bir işe girişmek bence doğru değildir. Binlerce sadece: ‘’benim de bir blogum var’’ demek için açılmış blog adresleri var. En son 1-2 yıl önce güncellenmiş bu yerler bana terk edilmiş bir yer görünümü hissini vermektedir.

 

Sabırlı değilseniz, hızlı sonuçlar elde etmek istiyorsanız ve diğer insanlarla bağlantı kurup bir şeyler öğrenmeyi tercih etmiyorsanız, blog yazarlığı yapmak size göre değildir. Neden başarısızlık yaşadığınızı hiç düşündünüz mü? Blog ve blog yazarlığı konusunda gerekli bilgi ve donanıma sahip olmadan bu işe başlamış olabilirsiniz. Bu demek değildir ki, hep başarısızlıklar içinde devam edeceksiniz. Asla böyle düşünmeyin, hatalarınızın farkına varın ve o hatalarınızı düzelterek ilerleyin. Yanlış üstüne yanlış koyarak ilerlediğiniz vakit, o zaman ayakta kalmanız iyice zorlaşacaktır. Bugün sizlere dilim döndüğünce blog ve blog yazarlığı ile ilgili ipuçları vermeye çalışacağım.

 

blog açmak

 

Öncelikle, birçok yerde kısa yoldan nasıl para kazanabileceğiniz hakkında sizlere yalan yanlış bilgiler verilmektedir. Kısa yoldan zengin olmak! Bu başlıkla internet ortamında binlerce reklamlar yayınlamakta, kitaplar satılmaktadır. Size kısa yoldan nasıl para kazabileceğinizi anlatan kitap ve dergiler almanızı söylerler. Lütfen uyanın! Kısa yoldan para kazanmak diye bir şey yoktur. Para kazanmak istiyorsanız, bir emek bir çaba sarf etmelisiniz ki onun karşılığını alabilesiniz. Bu bağlamda ilk amacınız asla para olmasın. Blogunuzdan ve blog yazarlığından beklentilerinizin ilk sırasında maddiyat var ise bu sizi yanlışa sürükleyecek ilk unsurdur. Para kazanmayı hiç düşünmeyin demek değildir bu söylediklerim.

 

Blog Yazarlığı = Fazlasıyla Emek + Çaba

Yukarıda da bahsettiğim gibi kolay para kazanmak diye bir şey yoktur. Çok şanslı olmadığınız sürece böyle bir şey mümkün değildir. Blog yazarlığı da aynı şekildedir. Blog yazarlığının herkes için uygun olmamasının temel nedenlerinden birisi budur. Blog yazarlığı çok çalışma gerektirir ve para kazanmak kolay değildir. Bir tür uygun bağlantılar kurmalı ve hatta blog adresinizi ilgi çekici birçok bilgiyle desteklemelisiniz.

 

Halk kütüphanesini düşünün. İlgi alanınızla ilgili tüm kitapları okuduktan sonra yeni bir şeyler bulmak istersiniz. Eğer bulamazsanız farklı bir kitap kaynağı bulmaya çalışırsınız. Bir blog adresi de böyledir. Okuyucularınıza düzenli olarak yeni şeyler sunmalısınız ve bu zaman ve çalışma gerektiren bir durumdur.

 

Blog yazarlığının herkes için uygun olmamasının nedeni herkesin yeni bir şeyler araştırmak için hazır olmamasıdır. Kolay bir yöntem bulmaya çalışırlar, başkalarının söylediklerini kopyalayarak para kazanmaya çalışırlar. Aslında tek başına bir şey kazanmış olmazlar çünkü çaba göstermezler ve blog yazarlığının para ile ilgili olmadığını düşünmezler!

 

İnsanlar düşüncelerini paylaşmak için blog yazarlığı yaptıkları zaman bunun daha kolay olacağını düşünürler. Bu sayede profesyonel blog yazarları gibi para kazanma amaçları olmaz ve bu konuda baskıya sahip olmazlar. Zaman bulduklarında bir şeyler paylaşırlar ve herkes kısa bir süreliğine bile olsa bu şekilde bir blog yazarı olabilir!

 

Blog yazarlığını bir hobi olarak yapıyor olsanız bile okuyucuların ilgisini kaybetmemek için mutlaka yeni içerikler sunmalısınız. Blog yazarlığı aslında tam olarak budur. Profesyonel olsanız veya olmasanız bile blog adresinizi güncel tutmalısınız. Okuyucularınız geçen hafta yayınladığınız bir yazıyı gördükleri sürece memnuniyetsiz olurlar ve blog adresinize olan ilgi yavaş yavaş azalmaya başlar.

 

İçerik Kraldır!

 

Herkes kendi içeriğini üretemeyebilir. Bu nedenle blog yazarlığı herkes için değildir. Blog yazarlığının %90’nı içerik ile ilgilidir, blog demek çok daha fazla içerik demektir! Zamanınızdan feragat etmeniz ve okuyucularınıza yazılar dışında değişik çeşitli şeyler de sunmanız gerekebilir.(Videolar, slaytlar, infografikler vb.) Bunları yapmaktan hoşlanmıyorsanız bir an önce bu durumdan hoşlanmaya çalışmalı veya bu işi yapmamalısınız.

 

Haftalık olarak belirli sayıda yazılar yazıp, blogunuzu güncel tutuyorsanız ve diğer blog adreslerine yorum yaparak görünürlüğünüzü arttırıyorsanız bu durumda blog topluluğunda iyi bir yere sahip olursunuz.

 

Düzenli olarak içerik oluşturmayı kendinize bir görev olarak görmelisiniz. Diğer insanların seveceği şeyleri bulmalısınız, sadece kendi sevdiğiniz şeyleri yazmamalısınız. Okuyucularınızın da isteklerini göz önünde bulundurup, zaman zaman içeriklerinizi o doğrultuda oluşturmalısınız.

 

Yeni arkadaşlar edindiğiniz ve diğer insanlara kullanışlı bilgiler sunduğunuz sürece blog yazarı olarak başarıya ulaşabilirsiniz. Ancak, bunun kolay bir şey olduğunu asla düşünmemelisiniz çünkü yazmanız gereken şeyleri çok iyi düşünmelisiniz. Başka insanların problemlerini çözebilecek içerikler sunmalı ve onlara desteğinizi göstermelisiniz. Bu sayede blog yazarlığını kendiniz için kolaylaştırmış olursunuz.

 

Yazar Hakkında: Merhabalar ben Timur Demir, 23 yaşında Orman Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Kişisel sitem olan www.timurdemir.com.tr de, kendime paylaşmayı misyon, bilgiyi en değerli hazine olarak görmeyi ise vizyon edinerek, siz değerli okuyucularıma faydalı olmaya çalışmaktayım.

10 Kasım 2014 Pazartesi

Sayfanın En Üstüne Yatay Şerit Ekleme

Son zamanlarda blog tasarımlarında sıkça kullanılan bir özellik var. Sayfanın en üstünde yüksekliği düşük ama yatay olarak sayfanın bir ucundan diğer ucuna giden şeritler. Bu şeritlerde bazen grafik kullanılırken, bazen de basit bir renk bloğu kullanılıyor.

Bloguna küçük bir dokunuşla değişik bir görünüm kazandırmak isteyen bloggerlara iki yöntemin de nasıl yapıldığından ve blogda nasıl durduğundan bahsetmek istiyorum.

 

!!! Blogun en üstüne şeridimizi eklemeden önce yapmamız gereken bir ayar var. Blogger kumanda panelinimize girerek Yerleşim > Navbar > Düzenle > Kapalı yolunu izliyor ve sayfanın en üstündeki Bloger navbarı kaldırıyoruz.

 

serit

İlk paylaşacağım yöntem sayfanın en üstüne yatay bir şerit eklemek. Bunun için Şablon > HTML’yi Düzenle yolunu izleyin ve Ctrl+F tuş kombinasyonun yardımıyla arama kutusunu açıp ]]></b:skin> satırın bulun. Bu satırın üzerinde bir yere aşağıdaki kodları ekleyin.

 

body .navbar {
height: 20px; /* Yükseklik */
padding: 0;
margin: 0;
border-top: 10px solid #c00000; /* Renk*/
}

 

Şeridin yüksekliğini ve rengini değiştirebileceğiniz yerleri ilgli kodların yanına not yazarak gösterdim.

 

serit2

İkinci olarak sayfanın en üstünde yatay bir grafik halinde şerit oluşturmayı anlatmak istiyorum. Bunun için öncelikle bir grafiğe ihtiyacınız var. Görmüş olduğunuz örnekte ben ters üçgen grafiği kullandım.

 

Bu yöntemde de Şablon > HTML’yi Düzenle yolunu izleyin ve Ctrl+F tuş kombinasyonun yardımıyla arama kutusunu açıp ]]></b:skin> satırın bulun. Bu satırın üzerinde bir yere aşağıdaki kodları ekleyin.

 

body .navbar {
height: 30px; /* Yükseklik */
padding: 0;
margin: 0;
background: url('https://lh6.googleusercontent.com/-b640Cjw7I3A/VFs9e1kHxHI/AAAAAAAALL8/1zWVRwmXoso/s22/b.png') repeat-x; /* Grafik*/
}

 

Bu yöntemde de yükseklği ve grafiği değiştirebilirsiniz. Grafiği Picasaweb, Dropbox, Flickr gibi bir grafik barındırma servisine yükledikten sonra linkini alıp bordo renkle gösterdiğim linkle değiştirmeniz yeterli.

 

Konuyla ilgili sorularınızı yorum bölümünden sorabilirsiniz.

4 Kasım 2014 Salı

Hedef Kelimede Üst Sıralarda Çıkmak İçin Yapılması Gerekenler

Yazmaya pek vakit ayıramadığın şu dönemde iletişim formundan gelen sorular arasından en çok sorulanlara blog yazısı yazarak cevap vermeyi uygun buluyorum. Böylece hem pek çok kişiye yardımcı olmuş, hem de blogu bir nebze  güncel tutmuş olacağım.

 

Sık gelen mesajlardan biri de belli bir kelimeye ait aramada nasıl üst sıralara çıkılacağı ile ilgili. Gelen tepkilerden anladığım kadarıyla blog yazarlığı ve blog geliştirme ilgili pek çok aramada BH üst sıralarda çıkıyor. Bunu nasıl başardığım, neler yaptığımla ilgili çok mesaj aldım.

 

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ben SEO veya benzer başka bir konuda uzman olmadığını daha önce de söylediğim gibi tekrar söylemek isterim. Dolayısıyla bu yazıda hedef kelimede üst sıralarla ilgili kesin yargılar yerine deneyim ve gözlemlerimi okuyacaksınız.

 

Anlaştıysak buyrun hedef kelimeye ait arama sonuçlarında üst sıralarda çıkmak için yapılması gereken 10 şey:

 

keyword

 

1. Yazı Başlığında Hedef Kelimeyi Kullanın

 

Yapmanız gereken ilk şey hedef kelimenizi yazı başlığında kullanmanız olmalı. Başlığınızı ilgi çekici yazmak sosyal medya ziyaretçileri veya direkt ziyaretçiler tarafından yazınızın daha fazla okunmasını sağlayabilir ama Google trafiği için yazı başlığında anahtar kelime kullanmak çok önemlidir. İdeal bir yazı başlığı hem hedef kelimeyi içermeli, hem de ziyaretçinin dikkatini çekmelidir.

 

2. Yazı URL’sinde Hedef Kelimeyi Kullanın

 

Başlıkta kullandığınız anahtar kelime büyük ihtimalle yazının URL ‘sinde de yer alır ama uzun başıklar veya türkçe karakter kullanımı gibi nedenlerle hedef kelimenin yer almadığı URL’leri de Blogger yazı editörünün sağ tarfındankalıcı bağlantı” kısmından düzenleyebilrsiniz.

 

3. Yazının İlk Ve Son 100 Kelimesinde Hedef Kelime Geçsin

 

Yazının giriş ve kapanış paragrafında hedef kelime kuıllanmanın faydalarını Blogger’da gördüğüm için size de önermek istedim. Fakat burada bahsettiğimiz şey keyword stuffing yapmak yani yazıyı anahtar keilmelerle doldurmak değil elbette. Aşağıdaki maddelerde belirteceğim anahtar kelime yoğunluğu kuralına dikkat ederek yazınızın ilk ve son 50-100 kelimelik paragraflarına hedef kelimenizin geçtiği mantıklı ve anlamlı cümleler yazın.

 

4. Hedef Kelimeyi Yazı İçerisinde Kalın, İtalik Ve Altı Çizili Olarak Kullanın

 

Site üzerinde yapılan optimizasyon işlemlerinde sürekli önerilen bir konudur anahtar kelimeyi bold, italik ve underline gibi biçimlendirmelerle kullanmak. “Faydasını gördün mü?” derseniz ben bu kurala dikkat etmeden yazarım yazılarımı. Dikkat ederek yazsaydım yazılarımın Google sıralamalşarındaki performansı daha iyi olur muydu bilmiyorum ama denemekle bişey kaybetmezsiniz. Şu bilinen bir gerçek ki Google örümcekleri bold, underline, italic gibi komutları tanıma yetisine sahipler.

 

5. H1, H2 Ve H3 Taglerinde Hedef Kelime Yer Alsın

 

H1 etiketi Bblogda sadece 1 kez kullanılmalı ve bu genellike blog başlığı olduğu için hedef kelimenizin H1 etiketinde kullanılması pek mümkün olmayabilir. Fakat yazınızı ara başlıklarla bölebilir, bu ara başlıklara H2 ve H3 etiketlerini koyabilir, içerilerinde de hedef kelimenizi kullanabilirsiniz.

 

6. Görsellerin Alt Taginde Hedef Kelimeyi Kullanın

 

Blog yazılarında görsel kullanmaın faydaları ilgili bugüne kadar pek çok içerik yayınladım Blog Hocam’da. Bu faydalardan biri de yazının arama motoru sıralamasının yükselmesinde olumlu bir etkisi olması. Unutmayın Google örümcekleri resimleri tanımayaz. Resimlerin neyle ilgili olduğunu anlamak alt ve title etiketlerinden yardım alırlar. Dolayısıyla yazıya eklediğiniz görsellerin isimlerinde, alt ve title taglerinde mutlaka hedef kelimenizi kullanın.

 

7. Yazı İçeriği En Az 1000 Kelime Olsun

 

Hem Google dökümanlarında, hem de SEO sektöründeki kanaat önderlerinin makalelerinde Google’ın uzun, faydalı ve detaylı içerikleri sevdiğini, bu içeriklere değer verdiğini okumuşsunuzdur. Arama sonuçlarında üst sıralarda çıkmasını istediğiniz yazılarınızı en az 1000 kelimeden luşturmanızı öneririm. Fakat uzun bir yazı yazacağım diye okuyucuları sıkmamak adınsa görsellerden, ara başlıklardan, madde imlerinden ve biçimlendirmelerden mutlaka faydalanmanızı öneririm.

 

8. Meta  Description Taginde Hedef Kelimeyi Kullanın

 

Blogger’da blogun genel bir description yani açıklama etiketi olmakla beraber her yazıya ayrı açıklama yazmanız da mümkündür. Bunu Blogger yazı editöründe “arama açıklaması” kısmından yapabilirsiniz. Yazınızı bitirdikten sonra arama açıklaması kısmına hedef kelimöenizin de yer aldığı, yazıyla ilgili bir açıklama yazmadan yayınlamayın.

 

9. Hedef Kelimenin Yazı İçindeki Yoğunluğu %2-3 Olsun

 

Bu kesin bir kural değil, sadece Google’dan ceza almamak için önlemdir. Şöyle ki sadece Google’da üst sıralarda çıkmak için anahtar kelimelerle doldurulmuş, esasında içeriği çok zayıf yazılar için Google’ın geliştirdiği bazı algoritmalar var. Bu algoritmaya takılan siteler Google terafından cezalandırılarak arama sonuçlarından tamamen kaldırılıyor. Bu riske girmemek için hedef kelime yoğunluğunu %2-3 civarında tutmanızı öneririm. Örneğin 1000 kelimeden oluşan bir yazıda hedef kelimenizi 20-30 kez kullanabilirsiniz.

 

10. Hedef Kelime Üzerinden Link Kazanın

 

Yazınıdaki hedef kelimenin “Serdar” olduğunu düşünelim. İçinde Serdar kelimesi geçen eki bir yazınızı bulup bu kelimeye bağlantı vererek yeni yazınıza yönlendirin. Buna dahili linkleme denir. Aynı şeyi harici linkleme olarak da yapın. Başka bir sitede Serdar kelimesine tıklandığında sizin yazınıza bağlantı olması Google açısından önemli bir referanstır ve “Serdar” şeklinde aramalarda size büyük katkı sağlayacaktır. Özellikle yönlendiren site itibarlı ve kaliteli bir siteyse.

 

Son Sözler

 

Eminim sizin de arama sonuçlarında üst sıralarda çıkan pek çok yazınız vardır. Bunları bir kez daha inceleyip  listelediklerim dışında ne gibi özellikler barındırdığını yorum bölümünden yazarsanız blog dünyasına bir katkı da siz yapmış olursunuz. Yorumlarınızı bekliyorum…

31 Ekim 2014 Cuma

Blog Tasarımında Yapılan 9 Ciddi Hata

Başlığa okuyup bu yazıyı tasarımcılar veya kod yazarları için yazdığımı düşünmeyin lütfen. Bu yazı, hazır Blogger şablonlarını “Şablon Düzenleyici”yi veya burada paylaşılan ipuçlarını kullanarak düzenleyen, standart Blogger kullanıcıları için.

 

Standart bir Blogger kullanıcısı Blogger şablon düzenleyiciyi kullanarak görsel değişiklikler yapabilir, HTML düzenleyici yardımıyla burada veya benzer sitelerde paylaşılan kod değişikliklerini yapabilir, yerleşim bölümünden istediği gadgetları ekleyebilir. Bu sayede kendine özgü br blog tasarımına sahip olabilir.

 

Fakaaaaat

 

Yukarıda belirtilen yollarla blog tasarımını özelleştiren kullanıcılara şu hataları yapmamalarını şiddetle öneriyorum.

 

hata

 

1. Yatay Menüye Çok Fazla Link Eklemek

 

Yatay menü blogun genellikle üst kısmında bulunur, ziyaretçileri önemli sayfa ve yazılara yönlendirmek için kullanılır. Buraya çok fazla link eklediğinizde blogun genişliğini aştığından tek satır olmaktan çıkar, 2-3 satır olur. Bu da hem görünüm hem de kullanılabilirlik açısından hoş bir durum değildir. Yatay menüde sadece önemli sayfalara link vermenizi, eğer fazla link ekleyecekseniz açılır menüler kullanmanızı öneririm.

 

2. Sidebar’a Aşırı Gadget Eklemek

 

Kenar çubuğu dediğimiz sidebar blog tasarımının en önem verilmesi gereken yerlerinden biri. Bu alanlara faydalı öğeler ekleyerek blogumuzun takipçi ve okunma sayısını arttırabiliriz. Fakat bu alanlara çok sayıda gadget eklenmesi blog tasarımında sık yapılan hatalardan biri. Blogun hızını yavaşlatacağı gibi ziyaretçilerin de kramaşık bir siteyle karşılşmasına yol açar. Sidebar’a sadece önemli ve işlevsel gadgetları eklemenizi öneriyorum.

 

3. Göz Yoran Renkler Kullanmak

 

Her blog yazarı sevdiği rengi blogunda kullanmak isteyebilir, buna bir itirazım yok ama çok parlak ve iddialı renklerin insanın gözünü yoduğu da bir gerçek. Sevdiğiniz rengin yumuşak tonlarını tercih edebilirsiniz.

Renk kullanımında ypılan bir diğer büyük hata da arkaplan rengi ile metin rengini benzer tutmak. Koyu renk arkaplanınız varsa metni açık bir renk seçmeniz gerekir. Kontrast renkler kullanmak yazıyı okumayı kolaylaştırır.

 

4. Okuması Zor Fontlar Kullanmak

 

Şık veya farklı görünmek adına blogda değişik fontlar kullanılması normal. Özellikle de “handwriting” dediğimiz el yazısı şeklinde fontlar çok tercih ediliyor. Belki yazı başlıkları  bu tür fontları kaldırabilir ama içerikte mutlaka basic fontlar kullanmanız gerekir.

 

Font kullanımında dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta ise Türkçe karakterleri destekleyip desteklemesidir. Zira “ı,ğ,ş” gibi karakterli kullandığınızda kötü bir görüntü ortaya çıkabiliyor.

 

5. Sosyal Paylaşım Butonları Kullanmamak

 

Belki çok küçük bir detay gibi gelebilir ama benim gibi beğendiği yazıları soysal hesaplarında paylaşmak isteyen kullanıcılar yazının üstünde veya altında paylaşım butonları görmediğinde zahmete girmek istemiyor ve yazıyı paylaşmakan vazgeçiyor. Soyal medyadan gelecek potansiyel trafiği düşündüğünüzde neler kaybettiğinizi tahmin edebilirsiniz.

 

Blogger’ın knedi sosyal paylaşım butonları hem görsel hem de işlevsel olarak zayıf ne yazık ki. Bana kalırsa Blogger’ın kendi butonlarını kullanmak yerine tasarımınıza uygun butonları yazı başlığının altında veya yazının bitimine eklemek çok daha iyi.

 

6. İletişim Seçenekleri Eklememek

 

İletişim dendiğinde akla ilk gelen şey iletişim formunun olduğu bir iletişim sayfasıdır. Evet blogunuzda iletişim formunun olduğu bir iletişim sayfası mutlaka olmalı ve ana sayfadan iletişim sayfasına en az bir görünür bağlantı vermelisiniz. Ancak iletişim seçenekleri bununla sınırlı olmamalı. Blogunuzun kenar çubuğundaki sosyal medya hesaplarınıza bağlı butonlar veya kutular da bir blog tasarımında olması gereken iletişim seçenekleridir.

 

7. Düşük Çözünürlükte Görseller Kullanmak

 

Görseller bloglarımızın vazgeçilmez öğeleri ve hemen hepimiz çeşitli yerlerde görseller kullanıyoruz. Fakat gerek yazı içerisinde, gerek blogun diğer kısımlarında kullandığımız görseller düşük çözünürlükte, kalitesiz olduğunda kötü bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu da blounuzun prestijine zarar veriyor bence.

 

8. Otomatik Çalan Müzik Ve Videolar Kullanmak

 

Çok evdiğiniz bir şarkıyı veya videoya blogunuza eklediğinizi düşünün. Benim de kalabalık bir ofis ortamında blogunuzu ziyaret ettiğimi düşünün. Ciddi bir ofis ortamı, onlarca çalışan, belki, üst düzey yöneticiler ve birden benim bilgisayarımdan yükselen bir şarkı sesi…. Düştüğüm durumu tahmin edebiliyorsunuz sanırım. Belki siz kendinizi iyi hissediyor olabilirsiniz ama blogunuzun size özel olmadığnı, herkese açık olduğunu hatrlayın ve bu tür otomatik açılan multimedya öğelerini kullanmayın.

 

9. Flash Bileşenler Kullanmak

 

Flash öğeler size eğlenceli gelebilir ama pek çok açıdan faydadan çok zararı vardır. Ziyaretçiler blogunuza gösteri izlemek için gelmiyorlar. Bilgiye hızlı bir şekilde ulaşmk istiyorlar. Flash introlar veya animasyonlarla insanların içeriğinize ulsşmasını engellemeyin.

 

Son olarak

 

Evet yaratıcılık, görsellik önemlidir ama blog tasarımı yaparken önceliğiniz ziyaretçiye yardımcı olmaktır. Blogunuzun hedef kitlesini doğru tanımlayın veya bu kitleye uygun sade, kullanışlı bir tasarım için çaba harcayın.

24 Ekim 2014 Cuma

Allianz Kurumsal İletişim’de Fark Yaratmış!

Blog Hocam’ın sloganında da belirttiğim gibi 3.5 senedir üzerinde durduğum esas konu “daha iyi bir blog sahibi olmak”. Blogunuzu geliştirmek için bugüne kadar yüzlerce ipucu ve yöntem paylaşmışımdır. Fakat türü ve konusu ne olursa olsun her blog için geçerli bazı temel kavramlar olduğunu düşünmüşümdür her zaman. Neler mi? Fark yaratmak, doğal olmak ve iletişim kurmak. Bana göre bu üç kavram iyi bir blog/blogger olmanın temelidir. Tasarım, SEO, blog araçları gibi detaylar bu 3 temelin üzerine inşa edilmelidir.

 

Fark yaratmak, doğal olmak ve iletişim kurmak… Üzerinde durduğum bu üç kavramın gerekliliği sadece bloglar için değil, iş dünyasında pek çok sektörde başarılı olabilmek için de geçerli değil midir? Gıdadan, tekstile, inşaattan, medyaya kadar şirketlerin ve markaların stratejilerini incelediğinizde fark yaratan, doğal olan, hedef kitlesiyle iyi iletişim kuranların her zaman göz önünde ve başarılı olduğunu görürüz.

 

Blogların ve blog dünyasının, gerçek hayatla pek çok bağlantısı olduğunu iddia etmiş, gerçek hayattan aldığım ilhamları ve karşılaştığım başarı hikayelerini blog yazarlığına da uygulayarak hem öneri, hem olarak sizlerle paylaşmış, hem de bizzat kendi blogumda uygulamaya çalışmışımdır.

 

Yine sizlere ilham olması ve örnek teşkil etmesi açısından son zamanlarda sosyal medyada çok sevilen ve fenomen olma yolunda ilerleyen bir proje ve marka iletişim stratejisinden bahsedeceğim.

 

Söz konusu firma Allianz Türkiye ve sektör hepinizin bildiği gibi sigorta sektörü. Çoğumuz sigorta sektörü ve firmalarıyla genellikle zor zamanımızda yani işimiz düştüğünde tanışırız. Ve genellikle bu firmalarla kafamızda soru işaretleriyle çalışmaya başlarız. Peki bir sigorta şirketi dikkat çekmek, insanların kafalarındaki soru işaretlerini kaldırmak, faaliyetlerini daha iyi anlatmak için neler yapabilir?

 

Sorunun cevabını aslında yukarıda verdim. Üç temel kavram olan fark yaratmak, doğal olmak ve samimi bir diyalog kurmak üzerine iletişim stratejisi belirleyerek bu doğrultuda hareket etmek. İşte Allianz Türkiye de tabiri caizse içine kapanık bir sektör olan sigorta sektöründe tabuları yıkarak “dışavurumcu şirket” anlayışını sektöre kazandırıyor.

 

Allianz -2

 

İletişim stratejisi doğrultusunda yaptıkları paylaşımlar fark yaratmak ve doğallık konusunda, tüm bloggerlara adeta ilham kaynağı niteliğinde. Allianz Türkiye, şirketin tüm İcra Kurulu üyelerini en doğal halleriyle dijital dünyada paylaşarak paydaşlarına ve topluma daha yakın, sıcak ve sosyal bir marka olma hedefinde ne kadar samimi olduğunu gösteriyor.

 

Allianz -9

 

Nev-i şahsına münhasır insan Ayhan Sicimoğlu’nun sürpriz baskınını konu alan iletişim çalışması kısa zamanda çok sevildi ve Allianz’ın doğallık, şeffaflık ve farklılık üzerine kurduğu iletişim stratejisinin doğruluğunu ispatladı. Şundan eminim ki bu fikir ve proje ilerleyen zamanlarda Allianz’ın başarısını ve insanların sigorta sektörüne bakışını olumlu yönde etkileyecektir.

 

 

Bence tüm bloggerlar Allianz Türkiye’nin bu iletişim stratejisinden bir ders çıkarmalı, kendi bloglarına uygulamalılar. Nasıl ki Allianz Türkiye bugüne kadar yapılmayanı yapıp fark yaratıyorsa siz de blogunuzla fark yaratacak stratejiler geliştirmelisiniz.

10 Ekim 2014 Cuma

Arşivinizle Yapabileceğiniz 3 Şey

Muhtemelen hepinizin bildiği, basit fakat blogunuza büyük fayda sağlayacak küçük bir blog egzersizini hatırlatmak istiyorum.

 

Bazılarımız aylardır, bazlılarımız yıllardır blog yazıyor. Kimimizin arşivinde yüzlerce, kimimizin arşivinde binlerce yazı var. Çoğu emek harcanmış, değerli yazılar. Peki üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra bu değerli yazıların üzerini örecek miyiz? Elbete hayır!

 

Arşivinizi zaman zaman ziyaret ederek hem blogunuzu geliştirecek, hem konu sıkıntısı yaşadığınızda size yardımcı olacak, hem de trafiğinizi artıracak aksiyonlarda bulunabilirsiniz. Bunlar neler mi? İşte blogunuzun arşiviyle yapabileceğiniz şey:

 

arşiv

 

1. Yazılarınızı Güncelleyin

 

Eski tarihli yazılarınızda pek çok güncelleme yapılabilir. Yazıda yer alan kırık linkler düzeltilebilir, eksik veya yeni bilgi varsa ilave edilebilir, silinmesi gereken bölümler silinebilir.

 

Bunu her yazı için yapmak elbette mümkün değil ama özellikle çok okunan yazılarınızı sürekli güncel tutabilir, diğer yazılarınıza bağlantı verebilir, hatta bu yazıların içerisine reklamlar ekleyebilirsiniz.

 

Tabi işin bir de diğer boyutu var. Anahtar kelime araştırması yaptığınız ve çok fazla organik trafik hedeflediğiniz yazılarınıza Google’dan pek ziyaretçi gelmiyorsa da bu yaınızı güncelleyebilirsiniz.

 

Görseller ekleyip alt ve title etiketleri eklemek, yazı başlığını değiştirmek, yazıya anahtar kelime içeren yeni ve faydalı metinler eklemek yazınızın SERP performansını arttırabilir.

 

2. Sosyal Medyada Paylaşın

 

Çoğumuz çeşitli otomasyon araçlarını kullanarak yazılarımızı yayınlar yayınlamaz sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyoruz. Peki sonra? Unutmayalım ki hergün yeni ve farklı kişiler sizi takip etmeye başlabilir. Bu kişlere veya yazınızı bir şekilde okumamış eski takipçilerinize hatırlatmak amacıyla eski yazılarınızı sosyal medyada paylaşabilirsiniz.

 

Bu yöntemi tüm azılarınıza uyguladığınızda, her defasında farklı başlıklar kullandığınızda ve farklı tarihlerde paylaştığınızda trafiğinizde hiç ummadığınız kadar artış olacağının garantisini verebilirim.

 

3. Yeni Bir Yazı Oluşturun

 

Hepimizin yazacak konu bulamadığı dönemler olmuştur. Bu dönemlerde arşivinizi kullanarak ve çok az zahmete girerek ilgi çekici yazılar oluşturabilirsiniz. İşte size eski yazılarınızı kullanarak yeni yazılar oluşturabileceğiniz birkaç fikir:

 

  • 2014’te en çok okunan X yazı
  • En çok yorum alan X yazı
  • Okuyucuların en çok sevdiği X yazı
  • Google’ın en çok ziyaretçi gönderdiği X yazı

 

Bu örnekler çoğaltılabilir elbete. Sizin de konuyla ilgili öneri, fikir ve deneyimlerinizi okumak isteriz. Paylşırsanız sevinirim.

8 Ekim 2014 Çarşamba

Yeni Samsung Galaxy K Zoom, kamerayı odak noktasına koyuyor

Günlük hayatınızda, seyahatlerinizde ve en önemli anlarınızda size eşlik edebilecek, hem profesyonel bir kamera, hem de telefon özelliklerini bir arada bulunduran Samsung Galaxy K Zoom ile tanışmaya ne dersiniz?

 

Samsung Electronics, kamerasıyla öne çıkan yeni akıllı telefonu Galaxy K Zoom, gelişmiş dijital kamera teknolojisi ile Samsung’un Galaxy deneyimini bir araya getiriyor. Profesyonel kalitede görsel içerik üretme yeteneğine sahip, eğlenceli ve kullanımı kolay Galaxy K Zoom; kolay çekim, gerçek ışık özellikleri gerçek optik zum ve şık tasarımıyla kullanıcılara ihtiyaç duydukları mobil çözümleri sunuyor.

 

 

Kamerayı odak noktasına alan Galaxy K Zoom’un, profesyonel bir kameranın kontrol özellikleri ve fonksiyonlarını sunan gelişmiş teknik kamera sistemi bulunuyor. Galaxy K Zoom’un göz alıcı incelik ve şıklıktaki gövdesinde bulunan, kasa içinde gizlenebilen lens teknolojisi 10x optik zum yapabiliyor. Ayrıca 20,7 megapiksellik BSİ CMOS sensör, ultra net ve ayrıntılı görüntüler oluşturuyor.

 

Düşük ışık şartlarında mükemmel sonuçlar sağlayan cihaz, hareketin neden olduğu bulanık görüntüyü önleyen Optik Görüntü Sabitleyici (OIS) özelliğine de sahip. Bu özelliklerle, cihazla optik zoom yapıldığında ve düşük ışık ortamlarında bile canlı ve net fotoğraf ve videolar (Full HD) çekebiliyor. Ayrıca cihazın Xenon flaşı, LED’lerden daha parlak bir ışık vererek görüntü kalitesini artırıyor ve doğal bir parlaklık veriyor. Bu sayede yetersiz ışık olan yerlerde bile Galaxy K zoom ile çok daha net ve kaliteli fotoğraflar çekebileceksiniz.

 

Bu kadar gelişmiş kamera özelliğinin yanında bir çok fonksiyonu da entegre eden Galaxy K zoom’un en dikkat çekici özelliklerini sizler için derledim;

 

  • Hassas ışık ve netlik dengesi sağlayan  AF/AE (Otomatik Odak/Otomatik Pozlama) Ayrımı
  • Optimize edilmiş 5 farklı filtre ayarı sunan yeni nesil Pro Suggest moduyla; farklı bir filtre uygulaması kullanmanıza gerek kalmıyor!
  • Kullanıcılara selfie çekimlerini kolaylıkla zaman ayarlı olarak yapabilme imkanı veren Selfie Alarm sayesinde çok daha güzel selfieler çekebilirsiniz.
  • Hareketli bir nesneyi odaklanarak ve net bir şekilde çekmek için geliştirilen nesne izleme özelliği ise, sizin için özel olan her “an”ı yakalayabilirsiniz!
  • Galaxy K zoom, bir Galaxy akıllı telefondan isteyebileceğiniz bütün özelliklere sahip. Bu özelliklerden Ultra Enerji Tasarrufu Modu pil tüketimini asgari düzeye indirerek yoğun bir gün içerisinde yaşayabileceğiniz şarj problemini de çözüyor.
  • S Health Lite kişisel fitness koçluğu yapıyor ve formunuzu korumanızda size yardımcı oluyor.
  • Studio uygulaması ise fotoğraf ve videoların kolaylıkla düzenlenmesini sağlıyor.

 

Bu teknik özelliklerin yanı sıra Galaxy K zoom’un tasarımı da oldukça güzel. Kompakt tasarımı sayesinde, üst düzey taşınabilirlik sunan Galaxy K zoom’un ergonomik kavrama özelliğinin yanı sıra şık ve özgün hatları, yumuşak ve rahat bir kullanım hissi veriyor.

 

Galaxy K zoom hakkında detaylı bilgi almak için http://www.samsung.com/tr/consumer/mobile-phone/galaxy-camera/galaxy-camera/SM-C1110ZKATUR adresini ziyaret edebilirsiniz.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

29 Eylül 2014 Pazartesi

Çalışmayan BH Kodları Ve Dropbox Sorunu

Son günlerde Blog Hocam’da paylştığım eklentilerin bazılarının çalışmamaya başladağını fark etmişsinizdir. Sorunun ne olduğu ve çözümüyle ilgili bir yazı yazmak için anca fırsat bulabildim. Konuya geçmeden önce buradaki eklentilerle ilgili kısa bilgi vermek istiyorum.

 

Hem kendim kodladığım, hem de hazır alıp düzenlediğim tüm eklentileri Blog Hocam’da paylaşmadan önce test blogumda mutlaka deniyorum, düzgün çalışıp çalışmadığına emin oluyorum. Paylaştığım eklentilerin hiçbirinde ne herhangi bir reklam, ne de manipüle edici bir gizli kod yoktur.

 

Gelelim son günlerde çalışmayan eklentilerin sebebine. Eklentilerin bazlarında harici javascript veya css dosyaları vardır. Bu dosyaların hepsini silinmemesi ve güvenli olması için kendi Dropbox hesabımda saklarım. Birisi bu eklentileri kullandığı zaman ilgili javascript veya css dosyası benim dropbox hesabımdan çağırılır ve çalışmaya başlar. Peki herşey normal ve kusursuz gibi gözüküken bu sorun nereden çıktı?

dropbox

 

Görmüş olduğunuz bu resim bir süre önce Dropbox ekibi tarafından bana gönderilen bir maile ait. Söylediklerine göre benim herkesle paylaştığım bu javascript, css gibi dosyalar çok fazla trafik harcadığı için askıya alınmış. Bu yüzden şuan eklentilerin bir kısmı çalışmıyor.

Fakat endişe edecek bir durum yok. Dropbox dosyaları silmedi, sadece kullanımını durdurdu. Dolayısıyla tüm dosyalar şuan bende mevcut. Bu dosyaları tek tek başka bir sunucuya yükledim ve yine herkesle paylaşıma açtım.

 

Sizin yapmanız gereken şey ise şu;

 

1. Eklemiş olduğunuz eklentide Dropbox’a ait linki bulun (https://dl.dropbox.com/…….. şeklinde)

2. Blog Hocam’da çalışmayan ekentiye ait yazıyı bulun.

3. Dropbox linkinin yerine güncellenmiş yeni linki bulun (http://yourjavascript.com/……. gibi) ve Dropbox linkinin yerine onu kopyalayın.

 

Not: Çok fazla dosya olduğu için arada atladıklarım olabilir. Çalışmadığını düşündüğünüz linkler varsa veya linki değiştirirken problem yaşarsanız bu yazının altına yorum bırakın  lütfen. En kısa sürede ilgilenip yanıtlamaya çalışacağım.

15 Eylül 2014 Pazartesi

Instagram Fotoğrafları Bloga Nasıl Eklenir?

Bu yazı murat-aktas.com’un sahibi Murat Aktaş tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

 

Instagram, şüphesiz sosyal medyanın en çok rağbet gören fotoğraf paylaşım sitesi. Eğer bir blogunuz varsa(özellikle fotoblog) ve sıkı bir instagram kullanıcısı iseniz fotoğraflarınızın blogunuzda görünmesini istemeniz gayet doğal. Instagram yakın zamanda bu konuda bir adım attı ve bünyesindeki fotoğraf ve videoları yerleştirme(embed) kodları ile kullanılabilir hale getirdi. Fakat gelin görün ki bunu ancak tek bir fotoğraf için yapabiliyorsunuz. Yani instagram'ın ana akışındaki gibi ızgara şeklinde fotoğraflarınızı yanyana dizemiyorsunuz.

 

Kullanacağımız araç; SnapWidget ve tam da bu sorunu bizler için çözülebilir hale getiriyor. Öncelikle online siteye gidiyoruz. Karşımıza aşağıdaki gibi bir form çıkacak.

 

instagram%2Bwidget[1]

- Username(#1) kısmına blogumuzda fotoğraflarını sergileyeceğimiz kullanıcının adını giriyoruz. İsterseniz kullanıcı adı yerine sadece belirli kelimelerden oluşan etiketleri de ekleyebiliyorsunuz.

 

- Bunu yapmak istiyorsak Hastag(#2) bölümüne istediğimiz etiketi yazıyoruz, kullanmak istemiyorsak da boş bırakıyoruz.

 

- Widget Type(#3) bölümünde de widgetimizin görünüm türünü belirliyoruz. Grid(Izgara), Board(Pano), Scrolling(Kaydırma), Slideshow(Slayt), Map(Harita) türlerinden istediğimizi seçiyoruz. Grid ve Board haricindeki diğer modları seçtiğinizde formunuz küçülüyor. Buradaki maddelerin çoğu aynı olduğu için sadece Grid ve Board türünü anlatmaya devam ediyoruz.

 

- Widget türünü seçtikten sonra Thumbnail Size(#4) kısmına her fotoğrafın hangi boyutta olmasını istiyorsak o sayıyı yazıyoruz.

 

- Layout(#5) bölümüne yanyana ve alt alta kaç fotoğraf olmasını istediğimizi yazıyoruz.

 

- Photo Border(#6) kısmında, fotoğrafların çerçeve içinde olmasını istiyorsak No diyoruz.

 

- Background Color(#7) bölümünde arkaplan rengini ayarlıyoruz. Buraya istediğiniz rengin HTML kodunu girebilirsiniz. Arkaplanın şeffaf görünmesini istiyorsanız burayı boş bırakabilirsiniz.

 

- Photo Padding(#8) bölümüne ise fotoğraf aralarında kaç piksel boşluk istediğimiz yazıyoruz.

 

- Hover Effect(#9) kısmında Fade In derseniz fotoğraflarınız biraz bulanık görünecek, fare ile üzerine gelindiğinde ise düzelecektir. Fade Out kısmı da işlemi tam tersine çevirir. Hiçbir efekt istemiyorsanız da None diyebilirsiniz.

 

- Fare ile fotoğraflarınızın üzerine gelindiğinde paylaşım butonları çıkmasını istiyorsanız Sharing Buttons(#10) kısmına Yes diyin, eğer istemiyorsanız da No.

 

- Responsive(#11) kısmı da widgetinizin açıldığı ekranın boyutuna göre ayarlanmasını sağlar. Bu nedenle Yes seçeneğini işaretlemenizde fayda var.

 

instagram%2Bwidget-2[1]

 

Daha sonra Preview(#12) butonuna tıklayarak widgetinizin ön izlemesini görebilirsiniz. Widgetin önizlemesi istediğiniz gibiyse Get Widget(#13) butonuna tıklayarak verilen kodları kopyalayın. Yerleşim> Gadget Ekle > HTML/JavaScript yolunu takip ederek kodunuzu yapıştırın ve kaydedin. Tüm işlemi doğru ve eksiksiz yaptıysanız widget blogunuzda yukarıdaki gibi gözükecektir.

 

instagram%2Bwidget-3[1]

 

Eğer instagram fotoğraflarınızı widget yerine statik bir sayfada sergilemek istiyorsanız Sayfalar > Yeni Sayfa kısmına giderek, şablonu Oluştur'dan HTML'ye çevirin ve daha önce kopyalamış olduğunuz kodları buraya yapıştırın. Sayfa başlığı kısmına "Fotoğraflarım, Instagram Fotoğraflarım" benzeri bir isim verin ve daha sonra da kaydedin. Eğer bu işlemi de eksiksiz yaptıysanız statik sayfanız yukarıdaki gibi gözükecektir. Instagram hesabınıza her yeni fotoğraf eklendiğinde buradaki liste de otomatik olarak güncellenecektir.

 

Yazar Hakkında: Murat Aktaş; kişisel blogumda başta Tarih, Edebiyat, Teknoloji ve Şiir olmak üzere pek çok farklı konuda yazılar ve makaleler paylaşıyorum. Ayrıca pek ilgilenemesem de ara sıra güncelleyebildiğim İngilizce bir Foto Blogum var. 23 yaşında bir Tarih bölümü son sınıf öğrencisiyim...

2 Eylül 2014 Salı

Blogger’da Sabit Bir Ana Sayfa Yapma

Blog dediğimiz şey yayınların en yeniden en eskiye doğru sıralandığı, her sayfada belli sayıda yayının gözüktüğü ve sayfalar arasında geçiş yapılara eski yayınlara ulaşıldığı dinamik bir web sitesi türüdür.

 

Eskiden statik web sitesi oluşturmamızı sağlayan Geocities, Tripod gibi servislerin yerini günümüzde Blogger, Tumblr ve Wordpress gibi sistemler aldı. Bu ücretsiz servisler sayesinde herkesin blog oluşturması oldukça kolay ama statik bir web sitesi oluşturmak isteyenler için artık eskisi gibi ücretsiz ve kaliteli servisler yok.

 

Dünyanın en popüler blog oluşturma esrvisi olan Blogger’da klasik bir blogun yanı sıra açılış sayfası olan, statik bir web sitesi oluşturabileceğinizi biliyormuydunuz?

 

Aşağıda göstereceğim yönntemleri ve bazı temel HTML kodlarını kullanarak Blogger’ı tek bir sayfadan oluşan siteye dönüştürmeniz mümkün.

 

1. Boş Bir Sayfa Oluşturalım

 

Blogger’da boş bir sayfa oluşturmak istediğimizde en az bir adet gadget eklemek gerektiğini belirten bir uyarı gelir. Aşağıdaki kodları incelediğinizde navbar gadgetını eklediğimizi fakat CSS kodlarıyla bu gadgetı sakladığımızı görebilrsiniz.

 

İlk örneğimizde boş bir sayfa oluşturulam ve yavaş yavaş bunu dolduralım. Boş ve sabit bir sayfa oluşturmak için Blogger kumanda panelinize girdikten sonra Şablon > HTML’yi Düzenle yolunu takip edin ve buradaki tüm kodları silerek yerine aşağıdaki kodları ekleyin.

 

<?xml version="1.0" encoding="UTF-8" ?>
<!DOCTYPE html>
<html b:version='2' class='v2' expr:dir='data:blog.languageDirection' xmlns='
http://www.w3.org/1999/xhtml' xmlns:b='http://www.google.com/2005/gml/b' xmlns:data='http://www.google.com/2005/gml/data' xmlns:expr='http://www.google.com/2005/gml/expr'>
  <head>
    <meta content='IE=EmulateIE7' http-equiv='X-UA-Compatible'/>
    <b:if cond='data:blog.isMobile'>
      <meta content='width=device-width,initial-scale=1.0,minimum-scale=1.0,maximum-scale=1.0' name='viewport'/>
    <b:else/>
      <meta content='width=1100' name='viewport'/>
    </b:if>
    <b:include data='blog' name='all-head-content'/>
    <title><data:blog.pageTitle/></title>
   <b:skin><![CDATA[
#navbar-iframe {   height:0px;   visibility:hidden;   display:none   }
body {
  font: $(body.font);
  color: $(body.text.color);
  background: $(body.background);
  padding: 0 $(content.shadow.spread) $(content.shadow.spread) $(content.shadow.spread);
  $(body.background.override)  margin: 0;
    padding: 0;
}

]]></b:skin>
  </head>
  <body>
  <b:section class='navbar' id='navbar' maxwidgets='1' showaddelement='no'>
<b:widget id='Navbar1' locked='true' title='Navbar' type='Navbar'/>
</b:section>

  </body>
</html>

 

2. Boş Sayfaya Bir Şeyler Yazalım

 

Sayfaya bir şeyler yazmak için klasik HTML kodlarını kullanacağız. Eğer HTML bilginiz yoksa şuradaki gibi online HTML editörlerinden birini kullanarak sayfanızı oluşturun ve HTML kodlarını alın.

online-html-editor

 

Resimde gördüğünüz gibi örnek bir sayfa oluşturdum ve bunun HTML kodlarını alarak Blogger kumanda panelinde Şablon > HTML’yi Düzenle bölümünde </body> kodunun üzerine ekledim. Burası çok önemli! Ekleyeceğiniz HTML kodları her zaman </body> kodunun üzerinde yer almalı.

Şablonu önizleme yaptığımızda online HTML editöründe oluşturduğumuz sayfasın aynısını görebiliriz.

 

Dikkat Edilecek Hususlar

 

- Blogger’da tüm HTML kodlarını ve HTML sayfalarını kullanmak ne yazık ki mümkün değildir. Bu yüzden bazı kodlarda uyarı mesajı ile karşılaşabilirsiniz. Bu hata mesajlarını Google’da arayarak çözüm bulabilirsiniz. Veya bu yazının altına yorum bırakırsanız ben yardımcı olmaya çalışırım.

 

- Hazır HTML şablnlarındaki css dosyalarının içindeki kodları Blogger’a eklemek isterseniz ]]></b:skin> kounun üzreine eklemelisiniz.

 

- Javascript veya benzeri bir harici dosya çağırmak için kullanılan kodları ise </head> kodunun üzerine eklemelisiniz.

 

Bu yazıyı konuyla ilgili çok mesaj geldiği için hazırladım. Umarım anlatabilmişimdir ve faydalı olabilmişimdir.

3 Ağustos 2014 Pazar

Blog Mutfağınızı Zorlamayın, Misafir Olarak Doyun

Bu yazı, HızlıAdam isimli blogun sahibi Bünyamin Kapıcıoğlu tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

 

Geçen ay BlogHocam için yazdığım, Bloğundan Gelir Elde Edemeyenlerin Güzin Ablası başlıklı makaleden ötürü mail kutuma gelen sorulara yetişemez oldum. Dikkatimi çeken en önemli soru/sorun "Blogların spesifik olamama problemi" 

Blog yazarları özellikle bu konuda destek isteyince kolları sıvadım.

 

hizliadam

 

Buyrun Efendim. Bu Makaleyi Yan Masadan Gönderdiler.


Önceki yazımda belirttiğim gibi: bir konuda uzman görünüme sahip ve konu dışına taşmayan bloglar daha başarılı oluyor. Bunu siz de farketmiş olmalısınız. Sebebi barizdir zaten: Otomobil bloğunda yemek tarifi yayınlamanın gayet amatörce olacağını söylediğimi hatırlıyorum. Sahip olduğunuz bloğun adını "Kişisel Blog" koyarak spesifik olmanın zincirlerini kırmaya çalışmayın. Bu sadece bir şekil kaçış olacaktır. Her ne kadar kişisel blog da olsa çok iyi anladığınız konularda yazıyor olmalısınız. Bir insan herşeyi bilemez. Bildiğini iddea edercesine her telden yazılar yazmaya kalkarsa şüphesiz "samimiyetsiz" imajı çizecektir. (Özür dilerim ama öyle malesef)

 

Yazacabileceğiniz birden fazla alan var ve bu alanlar birbirinden bağımsız ise ne yapmalı?


Her konu için ayrı bir blog mu açmalı? ki buna enerjiniz yetmez. Ya da her telden çalan bir blog mu yazmalı? Bu da profesyonel olmaz. Gelin bu işe bir çözüm üretelim. Dikkat ederseniz; birden fazla konuya hakim olamazsınız demiyorum. Tabiki de onlarca farklı alanda içerik üretme yeteneğiniz ve bilginiz olabilir. Tek derdim mekan ilişkisi. "Taş yerinde ağırdır" der atalarımız. Uygun taş(makale) uygun tarlaya(bloga) gönderilirse nasıl olur sizce? Tarla sahibi olmak şart mı? Değil!


Misafir Blogculuk / Misafir Yazarlık dediğimiz sistem var ve şuan okumakta olduğunuz blog (bloghocam) bu sistemin Türkiye'deki en bilinir temsilcilerinden. Blog sahibi olan Serdar bey, bu sistemi Türkiye'de işler hale getirmek için çok emek sarf etmiş. Sonuç: Gayet başarılı.

 

Peki Siz Misafir Blogculuğa Ne Gözle Bakıyorsunuz?


Tamam; PR değeri için önemli, Tamam; blog ağımız ve arkadaş çevremiz genişliyor. Hımm... başka parmakları göreyim??? Evet. Söylediklerinizin hepsi doğru. Neticede misafir yazarlığın hiçbir zararı olmadığı gibi bir sürü faydası var. Yine de dahasını merak edenler bu sayfadan misafir yazarlığın faydalarını öğrenebilir > Misafir Blogculuk 

 

Durum böyleyken kendi blog konseptinize uymayan yazıları neden misafir olarak göndermeyesiniz ki?

 

Sizin mutfağınız o an yazacağınız konuya uygun değilse zorlamanın anlamı yok. Zaten blog konunuzla alakasız yazıları yayınlarsanız sabit takipçileriniz dahi pek fazla ilgilenmeyecektir yazınızla. Düşünsenize teknoloji bloğunu takip ediyorsunuz, sabah bir göz atayım dediniz. O da ne! "Masa örtüsü dantel örnekleri" başlıklı bir makale var. Okur musunuz? Bırakın okumayı; hayal kırıklığı yaşadığınız için küfretme ihtimalinizi bile görür gibiyim. Google amca desen zaten sevmez her telden çalan blogları. Bu durumda size organik aramalardan pek fazla ziyaretçi göndermeyecektir. Ne oldu peki? Yazmak için aç kurt gibi oturmuş fakat doyurucu sonuçlar alamamış olacaksınız. Bu yüzden bence izlenmesi gereken yol şudur:

 

Misafir Yazarlığı Verimli Kullanmak:

 

- Kendi konseptinize uymayan fakat sizin o konuda kayda değer düşüncelerinizin olduğu yazıları ilgili bloglara gönderin

 

- Takip ettiğiniz bloglara, en iyi üretebileceğiniz alanlardaki blogları da ekleyin, (Bu şekilde yazacağınız her farklı konu için en uygun bloga teklif gönderebilirsiniz)

 

- Sahip olduğunuz blogda misafir ağırlayın. (Karşılıklı çaya gitmek daha samimi ve sağlıklı olur)

 

- Eserlerinizi göndereceğiniz bloglar hakkında seçici olun. (En az sizin bloğunuz kadar kaliteli olmasına dikkat edin. Neticede yayın yaptığınız, misafir olduğunuz blog sizin için referans niteliğindedir)

 

- Misafir olduğunuz blogda yazınıza gelen yorumları takip ederek cevaplayın. (Bu davranış etkileşimi arttırır. x bloğun sabit ziyaretçisi sizin de sabit ziyaretçilerinizden biri olmak isteyebilir)

 

- Misafirlikte fayda yüklü makaleler hazırlayın. Çünkü kimse kendinizi ya da kayda değmez bir anınızı anlatın diye sizi ağırlamak istemez (Ropörtaj ve başarı hikayeleri hariç)

 

- Unutmayın. Her blog yazarı okuruna fayda sağlayacak makaleler yayınlamak ister.

 

- Misafirlikte kurabiyeleri cebinize atmaya çalışmayın. (Sırf ziyaretçiyi kendi bloğunuza çekmek istercesine yazılar yazmayın)

 

Yukarıdaki maddelere dikkat ederek bol bol misafirliğe giderseniz sonuçların herzaman lehinize işleyeceğiniz göreceksiniz. Aynı zamanda misafir olduğunuz bloğun yeni ve özgün bir makaleyi google'a indexletmesini sağlamış olacaksınız. Yani sizi ağırlayan blog yazarı da bu durumdan maximum fayda sağlamış olacaktır. Bu şekilde bloğunuz çöplüğe dönmemiş olur. Başkalarına fayda sağlamış, blog dayanışmasını desteklemiş ve sonuçlarından siz de kârlı çıkmış olursunuz. Üstelik bloğunuz spesifik olma özelliğini korurken yazılarınızı tam da hedef kitleye okutmuş olursunuz. İyi Bloglar...

 

Yazar Hakkında: Annemin anlattıkları ve benim hatırladıklarıma göre 5 yaşımdayken gazetedeki araba resimlerini makasla kesip biriktirirmişim. Bozuk para saymayı da yine 5-6 yaşımda öğrenmişim. Bu durum dedemin çok hoşuna gittiği için bana saydırmak üzere bozuk para biriktirmeye başlamış. Çelik kasadan bihaber olan ben, sahip olduğum bozuk paraları muhafaza edebilmek için konserve kutusuna benzeyen kumbaralardan almışım. 7 yaşımda ise oynamadığım oyuncaklarımı mahallede satarak ticarete başlamışım. O gün bugündür ticareti ve para kazanmayı severim. Gelirinizi arttıracak ve iş hayatınızda hızınıza hız katacak makaleler okumak isterseniz benim bloğuma da beklerim.

www.HizliAdam.com

18 Temmuz 2014 Cuma

Türkiye’de SEO Onlardan Öğrenilir

Blog yazmaya başlayan hemen herkes bir şekilde SEO kavramı ile tanışır ve öğrenmenin yollarını arar. Fakat her konuda olduğu gibi SEO yani arama motoru optimizasyonu konusunda da afaki ve kulaktan dolma bilgiler ortalıkta dolaşıyor.

“SEO’yu nereden ve nasıl öğrenebilirim?” diye soranlara genellikle ingilizce kaynaklar söylüyorum fakat ingilizcesi olmayan ya da yetersiz olan arkadaşlar mecburen Türkçe kaynaklara yöneliyor.

Türkiye’de SEO konusunda bilgi kirliliği fazla olduğu için bu işin detayına inmek, en doğru bilgileri edinmek isteyenlere güvenilir birkaç Türkçe kaynak önereceğim.

Aşağıda SEO ile profesyonel olarak uğraşan, bizzat benim de takip ettiğim arkadaşları ve onlara ulaşabileceğiniz linkleri paylaştım. Ben SEO öğrenmek istiyorum, SEO ile ilgili gelişmeleri takip etmek istiyorum diyenler bu arkadaşları takip edebilirler.

 

seo 

Aykut Aslantaş

 

2010 yılından bu yana tüm dünyada 104 şehirde bulunan Google Developer Group‘un Ankara kolunda Search Engine Marketing birim sorumluluğu ve aynı zamanda SEOZEO firmasında Head Of Sales görevini yapmaktadır. Şu anda 2. baskısı yayında olan “SEO&SEM – Küçük Katkılarla Büyük Başarılara” kitabının da yazarıdır. 2010 yılından beri Türkiye’nin bir çok üniversitesinde SEO & SEM seminerlerini düzenlemiş olup Türkiye’nin önde gelen firmalarına da kurumsal özel eğitimler düzenlemekte ve pazarlama danışmanlıklarını yapmaktadır. 2010-2011 yıllarında 2 yıl üst üste Mini MBA programını başarılı bir şekilde bitirmiş olup aynı zamanda Kalite Yöneticiliği ve İç Denetçilik uzmanlıklarına da sahiptir.

Blog yazıları: Kişisel blogTurkcell blogSEOZEO blog
Sosyal medya hesapları: FacebookTwitterGoogle+LinkedIn

 

Yiğit Konur

 

Türkiye’nin ilk arama motoru optimizasyonu blogu olan SEOTeknikleri.com’u 2006 yılında yayımladı. Bu alanda yayımladığı 50’yi aşkın makale pek çok internet sitesinde yer aldı. SEOTeknikleri.com’un Google’da SEO kelimesi ile yapılan aramalarda diğer blog ve kurumsal şirketlerin dahil olduğu 1 milyar arama sonucu arasında birinci sırada yer alması ile geniş bir kitleye hitap etmeye başladı.


6 seneyi aşkın bir süredir bu alanda danışmanlık ve eğitmenlik hizmeti sağlayan Yiğit Konur, eğitimini Bilkent Üniversitesi’nde sürdürüyor. İnternet pazarlama alanında yetkin personellerin de katılımı ile yaratılan SEOZEO markası altında arama motoru optimizasyonu ve dış-kaynaklar ile proje yönetimi konusunda kurumsal danışmanlık hizmetleri sağlıyor.

 

Blog yazıları: Kişisel blog - SEOZEO blog
Sosyal medya hesapları: FacebookTwitter - Google+LinkedIn

 

İlyas Teker

 

40 ülkede 50'den fazla ofisiyle Dünya'nın ilk search ajansı olan iProspect Türkiye'de SEO Manager olarak çalışan İlyas, aylık 40 milyon tekil ziyaretçi sayısı ile 45'ten fazla farklı servisi bünyesinde barındıran Türkiye’nin lider internet portalı Mynet'te SEO çalışmalarını koordine etti. Siberalem.com, idefix.com gibi büyük siteleri bünyesinde barındıran EBI grubu'nda SEO, SEM çalışmalarını yürüttü.


Online pazarlama ile ilgili verdiği eğitim ve seminerlerin yanı sıra, sektörün yakından takip ettiği bir çok sitede online pazarlama ile ilgili makaleler yazıyor ve birçok kuruma online pazarlama ile ilgili danışmanlık veriyor.

 

Blog yazıları: Kişisel blogcomTalks blogWebrazzi blog 
Sosyal medya hesapları: FacebookTwitterGoogle+LinkedIn

 

Behlül Göktepe

 

40 ülkede 50‘den fazla ofisiyle Dünya’nın ilk search ajansı olan iProspect Türkiye‘de SEO Executive görevindedir. Türkiye'nin önde gelen firmalarına kurumsal düzeyde SEO hizmeti vermekte ve dijital pazarlama konusunda uzmandır.

 

Blog yazıları: Kişisel blog
Sosyal medya hesapları: FacebookTwitterGoogle+LinkedIn

 

 

Serbay Arda Ayzit

 

Eskişehir’de işletme eğitimi aldıktan sonra Galatasaray Üniversitesi’nde Pazarlama İletişimi Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı. İş hayatına e-ticaret alanında başlayan Serbay, 2 sene marka tarafında Online Pazarlama tarafında çalıştıktan sonra ajans tarafına geçiş yaptı. 2 seneyi aşkın süredir Türkiye’nin en büyük Arama Motoru Pazarlaması ajanslarından biri olan SEM’de SEO Direktörü olarak kendi alanında lider internet sitelerine danışmanlık veriyor. Serbay Arda Ayzit ayrıca Google AdWords,Google Analytics sertifikasına sahip olup Google AdWords Türkiye Resmi Forumunda en üst düzey kullanıcı olarak Adwords kullanıcılarına yardımcı olmaktadır.

 

Blog yazıları: Kişisel blog
Sosyal medya hesapları: FacebookTwitterGoogle+LinkedIn

 

 

Kübra Yılmaz

 

Henüz Bilkent İşletme öğrencisiyken başladığı SEOZEO'da Site Dışı SEO alanında kendini geliştirdi ve görevine Site-Dışı SEO departmanı müdürü olarak devam etti. Mezuniyetinin ardından görevine tam zamanlı Proje Yöneticisi olarak devam ediyor. Site Dışı SEO ve inbound marketing özellikle araştırdığı alanlar arasında. İleri seviye link analizleri, algoritma güncellemeleri ve gelişen trend olan inbound marketing stratejileri ile yakından ilgileniyor.

 

Blog yazıları: SEOZEO blog

Sosyal medya hesapları: FacebookTwitterGoogle+LinkedIn

 

 

Uğur Eskici

 

2005 yılından bu yana internet dünyasında yer alan Uğur Eskici’nin SEO geliştirmeleri için şirket içerisinde farklı takımlara öncülük etme, ileri seviye SEO e-ticaret ve strateji danışmanlığı, yazılım ve iş geliştirme yaşam döngüsünü birleştirme ve SEO performansı ile ilgili AR-GE güçlü olduğu yanlarıdır. Ayrıca diğer ilgi alanları içerisinde Performance Engineering, Sematic Cooding, Web Analytics, User Experience, Usability & Accessibility, SEM, Competitor Analysis ve Project Management yer almaktadır. GittiGidiyor & eBay şirketi bünyesinde SEO Uzmanı olarak çalışan Uğur Eskici, bugün n11.com’da SEO Supervisor olarak çalışma ve faaliyetlerine devam etmektedir.

 

Blog yazıları: Kişisel blog - GittiGidiyor blog

Sosyal medya hesapları: FacebookTwitterGoogle+LinkedIn

 

 

Mehmet Aktuğ

 

5 yılı aşkın bir süredir web dünyasında bulunan Mehmet Aktuğ, SEOZEO'da müşteri operasyonlarının yanında, genel müdür yardımcısı olarak görevine devam ediyor. SEO alandaki araştırmaları yakından takip ediyor ve blogda paylaşıyor.

 

Blog yazıları: Kişisel blog - Turkcell blogSEOZEO blog

Sosyal medya hesapları: FacebookTwitterGoogle+LinkedIn

4 Temmuz 2014 Cuma

Girne Amerikan Üniversitesi ile Kıbrıs’ı Kazan, Kıbrıs ve İngiltere’de oku!

Girne Amerikan Üniversitesi, "Kıbrıs’ı Kazan, Kıbrıs ve İngiltere’de Oku" sloganı ile bütünleşen ve yurtdışı kampüsleriyle de öğrencilerine üç farklı kıtada eğitim fırsatı sunan öncü bir üniversite.


Eğitimde mobiliteye verdiği önem ve uluslararasılaşma sürecinin bir göstergesi olarak Girne Amerikan Üniversitesi; İngiltere, ABD ve Hong Kong’dan sonra küresel kampüslerine bir yenisini ekleyerek Türkiye’de İstanbul yerleşkesini hizmete açmıştır. Bu süreçte Girne Amerikan Üniversitesi, öğrencilerine 3 farklı kıtada eğitim imkânı sunmakta ve "Üç Kıta Tek Üniversite" sloganı ile de bir dünya üniversitesi olma noktasında bir hareketlilik içerisinde olduğunu kanıtlamaktadır.



Kazandıkları ÖSYM bursları ile GAÜ’ye yerleşen öğrenciler, Girne Amerikan Üniversitesi’nin yurtdışı yerleşkelerinde aynı burslarla ve ek ücret ödemeden programlarıyla uyumlu dersler yada ELA’da (English Language Academy) İngilizce dil eğitimi alıyor; geri döndüklerinde ise yurtdışında aldıkları dersleri GAÜ programlarındaki ders yükümlülükleri yerine saydırarak eğitimlerine devam edebiliyorlar.


Eğitimde 30 Yıl...


Geçtiğimiz günlerde görkemli bir törenle 30. Onur Yılı’nı kutlayan Girne Amerikan Üniversitesi için bu sene oldukça özel bir yıl. GAÜ, 2014-2015 Akademik Yılında tam 2260 yeni öğrencisine 7 yıl boyunca kesintisiz ÖSYM Bursu verecek.


GAÜ sosyal ağlarda da çok aktif; bu sene tercih dönemi boyunca facebook.com/girneamerican üzerinden tüm kampüsler ve öğrenci hayatı ile ilgili herşeyi paylaşıyorlar ve tüm sorulara resmi sayfa üzerinden cevap veriyorlar. Twitter takipcilerini de unutmamışlar @girneamerican üzerinden en güncel paylaşımları takip edebilirsiniz.



GAÜ, şu anda küresel dünyanın yükselen meslekleri Denizcilik, Havacılık, Sahne Sanatları, Hukuk, İleri Mühendislik Disiplinleri, Güzel Sanatlar, Mimarlık, İç Mimarlık, Uluslararası İşletme, Uluslararası İlişkiler, Psikoloji, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik, Türkçe Hukuk, Çin Dili ve Edebiyatı, Gastronomi ve Mutfak Sanatları, Sınıf Öğretmenliği, Sağlık Yönetimi, Ergoterapi, Enerji Sistemleri Mühendisliği, Ebelik, İnşaat Mühendisliği ve Sivil Havacılık Ulaştırma İşletmeciliği, Pilotaj gibi programları barındıran; 9 Fakülte, 6 Yüksekokul, 2 Enstitü ve  2 Meslek Yüksekokulu’nda olmak üzere , 69 Lisans 21 Önlisans 48 Yükseklisans ve 17 Doktora programı sunmakta.


GAÜ’den saygın dünya üniversiteleri ile akademik işbirliği ve değişim programları fırsatı!


Girne Amerikan Üniversitesi, kampüsleri ve 200’ü aşkın dünya üniversitesiyle sürdürdüğü öğrenci değişim programları kapsamında, öğrencilerine yaşam boyu hatırlayacakları deneyimlerin kapılarını açmakta.



Uluslararası Denklik ve Tanınma


Girne Amerikan Üniversitesi sağladığı eğitimin kalitesini sürekli olarak geliştirmek için akreditasyonlarını ve üyeliklerini yenilemektedir. GAÜ yerel olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordınasyon Kurulu YÖDAK ve Türkiye Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından tanınmaktadır. Ayrıca dünyanın bir çok saygın denklik kurullarından akredite olan GAÜ’nün bir çok uluslararası üyeliği de bulunmaktadır.


 

Girne Amerikan Üniversitesi Eduniversal’ın En İyi Üniversiteler sıralamasında yer almaktadır. Avrupa Birliği Yükseköğretim Sistemi içerisinde üniversite eğitimini denetleyen uluslararası eğitim kuruluşu Eduniversal, 153 ülkeden 12 bin yükseklisans programının incelenmesi ve 100 bin öğrenci ile yaptığı “En İyi Yükseklisans Eğitimi Veren Üniversiteler” araştırmasının sonuç raporuna göre GAÜ "En İyi Yükseklisans Eğitimi Veren İlk 100 Üniversite" arasında gösterilmektedir.

 

GAÜ, YÖK onaylı programlarıyla geleceğin pilotlarını yetiştiriyor

 

 

4 yıllık Pilotaj eğitimi alan öğrenciler, GAÜ İstanbul Yerleşkesi Uluslararası Havacılık Akademisi’nde similatör ve uçuş derslerini tamamlayarak Pilot olma hakkını kazanıyorlar. GAÜ’nün, uluslararası standartlarda verdiği eğitimle yetiştirdiği öğrenciler, önümüzdeki 20 yılın en gözde mesleklerinden biri olan havacılık sektöründe kolaylıkla iş bulabilecekler.

 

Kıbrıs, dünyanın en güzel adalarından biri!

 

Kıbrıs Dünya’nın en güzel adalarındandır ve iklimi sayesinde bir tatil ülkesinde eğitim alma şansınız var, üniversite kampüsü plajlara çok yakın mesafede bulunmakta ve kampüse çok renkli bir yaşam hakim. GAÜ, adanın en turistik sahil kenti olan Girne’de kendisine özel plaj ve uygulamalı 5 yıldızlı oteli ile öğrencilerine eşi benzeri olmayan bir eğitim fırsatı sunmaktadır.

 

Peki kampüste hayat mı nasıl? Tanıtım filmleri için youtube.com/girneamerican ve vimeo.com/girneamerican

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Blogundan Gelir Elde Edemeyenlerin Güzin Ablası

Bu yazı Hızlı Adam’ın sahibi Bünyamin Kapıcıoğlu tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

 

Merhaba Blog Hocam ziyaretçisi. Ben de senin gibi misafirim bu blogda. Sen nasıl keşfettiysen bu bloğu ben de aynı şekilde keşfettim: organik aramalarda karşıma çıktı. Yazarkafe'nin vitrininde ve zaman zaman popüler bloglar listesinde gördüm. Oklar hep Blog Hocam'ı gösteriyordu ve bir makale yazmak istedim. Sana bana ve diğer tüm blogculara fayda sağlamayı amaçlıyorum.


Oklar senin bloğunu göster miyor mu? Ziyaretçi sayın az mı? Güzel yazılar paylaştığına inanıyorsun fakat takipçi sayın tatmin etmiyor mu? Tüm bu olumsuzluklar hedeflediğin geliri elde etmeni engelliyor mu? Öyleyse nedenlerini hiç düşündün mü?

 

bloğundan para kazanamayanların güzin ablası


Ben çok düşündüm ve adını Hızlı Adam koyduğum bloğumdan tatmin edici gelir sağlamaya başladım. Şimdiyse sırlarımı senle paylaşıyorum:


Neye İhtiyacın Yok?

Müthiş bir grafiker olmaya ihtiyacın yok. Web arayüzünü kendin tasarlamak zorunda değilsin. Çok iyi HTML, CSS kodu bilgisine de ihtiyacın yok. Bunları senin yerine yapacak olan hazır platformlar var zaten. Mevcut bir markaya ihtiyacın yok. Marka olmak için yazmaya hemen başlayabilirsin. Binlerce arkadaşa, sosyal medyada fenomenliğe de ihtiyacın yok. Binlerce arkadaş sahibi olmak için yazmaya başlayabilirsin.

 
Neye İhtiyacın Var?

Çalışmaya. Evet bukadar kısa ve öz. Çalışmaya ihtiyacın var. Tamam tamam konuyu bukadar üstü kapalı geçmeyeceğim. Birçok blog yazarı "kazanan nasıl kazanıyor?" sorusunun cevabını yanlış biliyor. SEO çalışmaları, backlinkler, kusursuz şablon tasarımları, domain vs vs birsürü teknik kavram arasında boğulmanı istemem. Sahip olduğun sade tasarımlı bir bloğun var ve özgün yazılar yazabiliyorsan başka birşeye ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum.


Neden?

Gezindiğin web sitelerini düşün. Seni uzayda gibi hissettirecek, sağından solundan ışınlanarak gelen parlak menüler nekadar dikkatini çeker? Bence en kısa sürede siteyi terk edersin. Öyleyse ne arıyorsun internette? Cevap: ulaşmak istediğin bilgiyi. Evet insanlar siteler arası sörf yaparken ilk öncelikleri bilgiye ulaşabilmektir. Aradığın sorunun cevabını beyaz bir sayfada bulmak seni rahatsız eder mi? Asla. Bilgiyi sömürür ve gidersin. İşte dikkat etmen gereken konu bu: Fayda sağlamak. Ziyaretçiye aradığı bilgiyi doğru servis edebilmek.

 
Öyleyse Ne Yapmalıyım?

 

  • Bloğun için spesifik bir konu belirlemelisin. Her telden çalan hiçbir telde başarılı ses çıkartamaz. En çok üretebileceğin konuyu seçmelisin. Otomobillerden mi hoşlanıyorsun. Öyleyse otomobil konulu bir blog yazıp sürekli otomobiller hakkında araştırmalarını kaleme alabilirsin. Yemek yapmayı mı seviyorsun? Öyleyse yemeklerinin tarifini veya sırlarını bloğunda paylaşabilirsin. Fakat otomobil bloğunda yemek tarifi paylaşırsan başarılı olma şansın yok gibi. Spesifik olma konusunda hemfikirsek devam edelim.
  • Sade bir tasarıma sahip olmalısın. Kolay olanı yap. Google gibi basit ve amaca hizmet edecek bir şablon oluştur. Java saat kodları, anlamsız gif görseller paylaşarak kaliteni düşürme. Hiçkimse saatin kaç olduğunu merak edip senin bloğuna uğramaz. Her bilgisayarın sağ alt köşesinde saat var zaten. Nekadar basit tasarım okadar kolay erişim demektir. Kafa karıştırmayan sade tasarımlı bir blog ziyaretçinin tekrar ziyaret etmesini sağlayacaktır.
  • Kendine bir logo hazırlamaya çalış. Tamamen arial font da olabilir. Kenarına köşesine ufak bir dokunuş yap. Amaç seni hatırlatması, bloğunu simgelemesi. Mesela tek Blog adını düz bir metinle yazıp bir harfini farklı renk yapman ya da bir harfine karakteristik görsel kazandırman bile yeterli olabilir.
  • Blog yazarlarını ortak noktada toplayan platformlara, forumlara üye ol. Diğer blog yazarlarıyla iletişime geç. Senin ilgilendiğin konularda yayın yapan blogları takibe al. Esinlenmeni ve ufkunu genişletmeni sağlayacaktır.
  • Yazılarında egona değil, ziyaretçi ihtiyacına odaklan. Bilgi ver, eylendir veya en iyi bildiğin şeyi yap. Ne yaparsan yap ama ziyaretçinin aradığı şey olmasına dikkat et.
  • Ziyaretçilerin 2. kez bloğunu ziyaret etmesi için sosyal medya entegrasyonu yap. Beğen butonları gibi basit ve hazır kodları eklemekten bahsediyorum.Son olarak yazmaya devam et!

Bütün Bunları Yapıyorum Zaten! Fakat Yine Tatmin Edici Sonuçlar Alamıyorum. Nerde Eksiğim Var?

İşte makaleyi yazdıran asıl sonuca geldik. Sade tasarıma sahip bloğun var, fayda sağlayacak yazılar yazıyorsun, dijital medyada (forumlar, sosyal paylaşım siteleri vs) aktifsin, Seni simgeleyen logon var ama olmuyor olmuyor olmuyor! Öyleyse çalışmıyorsun demektir. Bedava peynir sadece fare kapanında olur. Kim oturduğu yerden para kazanmayı başarmıştır. Demek ki az yazı yazıyorsun. Daha fazla içerik üretmelisin. Her sabah işe 9:00'da gidip akşam 18:00de çıkıyorsun. Aynı zamanı bloğunda içerik üretmek için harcadığını ve bunu disiplinli bir şekilde yaptığını düşün. Bloğun tarafından adeta maaşa bağlanırsın. Hiç şüphen olmasın. İşi gücü bırakıp sırf blog yaz demek istemiyorum. Sadece disiplinli bir şekilde içerik üretmen gerektiğini anlatıyorum. Günde 1 saat olabilir. Bence uygun. Fakat bugün 2 saat ilgilenip 3-5 gün yatarak; bu ay 30 makale yazıp bir sonraki ay bloğunu unutarak para kazanamazsın. "Kazanmak için emek; emek için disiplin şart." Bol kazançlar

 
Tüm bunların dışında ziyaretçi sayını arttıracak teknik detaylar var tabi. Onlar sadece ziyaretçi sayını arttıracak ufak etkenlerdir. Asıl kemik kitleyi tamamen ürettiğin içerik oluşturur unutma. Yine de teknik detayları merak ediyorsan Blog Hocam ve benzeri alanda içerik üreten diğer blog yazarlarının makalelerini, tavsiyelerini araştırabilirsin.

 

Yazar Hakkında: Yedi yaşımdan beri hep birşeyler satmanın mekakındaydım. Biyomedikal Teknikeri olmama rağmen Türkiye'nin en iyi bilişim akademisinin satış departmanında "uzman" pozisyonunda çalışıyorum. Ticareti sevdiğim kadar yazmayı da seviyorum. Tam dokuz yıldır blog yazıyorum. Bu yüzden iki tecrübemi birleştirerek iş hayatında rakiplerinize fark atmanızı amaçlayan hızlıadam bloğunu oluşturdum.