Blog İpuçları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Blog İpuçları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Eylül 2015 Cuma

Etkileyici Başlıklar Yazmanın 5 Püf Noktası

Her gün yüzlerce blogda binlerce içeriğin paylaşıldığı bir dünyada insanların sizin yazılarınızı okumasını nasıl sağlayabilirsiniz? Çoğunuzun aklına aynı şey geliyordur muhtemelen; dikkat çekici bir başlık ile…

Bu yazıda dikkat çekici, etkileyici, merak uyandıran ve muhtemelen yazınızın daha fazla okunmasını sağlayacak bir başlığın nasıl yazılacağıyla ilgi yaptığım araştırma ve edindiğim deneyimleri paylaşacağım.

etkileyici başlıklar


Dikkat Çekici Bir Başlık Nasıl Yazılır?

Yazı başlıkları genelde ihmal edilir, akla gelen ilk cümle ile doldurulur. Halbuki başlık üzerinde fazlasıyla düşünülmeli, her bulunan başlıktan sonra kendi kedine “acaba ben bu başlığı görsem yazıyı okumak için tıklar mıydım?” sorusu sorulmalıdır.

Geçtiğimiz günlerde hakkında bir yazı yazdığım inbound marketing ve content marketing ile ilgili slideshare sunumlarını, infografikleri ve blog yazılarını okuduğumda sektörün içerisindeki insanların başlık yazma konusunda nasıl detaylı araştırma yaptığını gördüm ve sonuçları sizinle de paylaşmak istedim.

1. Sayı Kullanın

Başlıklarda sayı kullanmak bir kural değil elbette ama yapılan araştırmalar konusu ne olursa olsun sayı kullanılan başlıkların daha çok dikkat çektiği ve daha fazla tıklandığını söylüyormuş. Gelin bir örnek verelim:

- İyi blogger olmanın yolları
- İyi blogger olmanın 13 yolu

Bu iki başlıktan hangisi sizin dikkatinizi daha fazla çekti? Bence de başlıklarda sayı kullanıldığında okuyucuyu daha fazla cezbediyor. Sanırım sizce de öyle.

2. İlginç Sıfatlar Kullanın

Zahmetsiz, özenli, eğlenceli, ücretsiz, inanılmaz, temel, kesin, garip sıfatları yazı başlığında ismin önüne elediğinizde okuyucuda bıraktığı etki artacaktır.

- Blogger temaları
- Eşsiz blogger temaları

Örnekte gördüğünüz gibi sıfatlar insanların ilgisini fazlasıyla çekiyor.

3. Özgün Kelimeler Kullanın

Özgün kelimeler derken kullanın derken sizden edebiyatçı gibi davranmanızı istemiyorum merak etmiyorum :) Çoğumuzun kullandığı “şey” diye bir kelime var. Yazı başlıklarında şey yerine nedenler, ilkeler, gerçekler, dersler, fikirler, sırlar gibi daha özgün kelimeler kullanın.

- Sizi daha iyi bir blogger yapacak 5 şey
- Sizi daha iyi bir blogger yapacak 5 sır

Gördüğünüz gibi başlık hem daha profesyonel bir şekle bürünüyor hem de okuyucunun ilgisini çok daha fazla çekiyor.

4. Soru Sorun

Ne, neden, nasıl, ne zaman gibi kelimeler tetikleyici kelimelerdir. Üstelik insanlar genellikle Google ve diğer arama motorlarında soru sorarak arama yaparlar. Böylece başlığınız hem kullanıcı, hem de Google dostu olur.

- Blog trafiğini arttırma
- Blog trafiği nasıl arttırılır?

İçeriğiniz aynı olmasına rağmen başlığı ikinci örnekteki gibi soru cümlesi olarak yazdığınızda arma motorlarından gelen ziyaretçinizde de artış olacaktır.

5. Vaatte Bulunun

Okuyucuya yeni bir şey mi öğreteceksiniz? Daha önce hiç yapmadığı bir şeyi mi yaptıracaksınız? Bunu başlıkta belirtin.

- Ziyaretçi sayısını arttıran taktikler
- Bu taktiklerle ziyaretçi sayınız artacak

Gördüğünüz gibi ikinci örnekte okuyucuya bir vaatte bulunmuş oluyorsunuz. Bu oldukça etkileyici bir yöntem gibi gözüküyor. Tabi abartıya kaçmamak koşulu ile.

Son Sözler

Yazı başlıkları, onca emekle hazırladığınız içeriğin ziyaretçi tarafından okunup okunmayacağını belirleyen en önemli faktör. Bu nedenle yukarıda paylaştığım püf noktalarının da yardımıyla yazı başlıklarınıza daha fazla kafa yormanızı öneriyorum.

Faydalı olması dileğiyle…

11 Eylül 2015 Cuma

Güncel Blog Sitesi Olmak Zor Zanaat

Blog derlemeleri için o blog senin bu blog benim dolaşırken fark ettim ki güncellik kavramı bloglar için çok ciddi bir problem. Özellikle de Blog Hocam gibi belli bir konu aralığında yayın yapan bloglarda.

Blog sitelerinde genellikle karşılaştığım 3 farklı senaryo var. Bu senaryolar kısaca şöyle:

güncel blog sitesi


Senaryo 1 (%70) : Blog sitesi büyük bir hevesle açılır. İlk 3-4 ay her gün bir veya birkaç içerik girilir. Zamanla ziyaretçi, yorum gibi bloggerı motive eden şeylerin eksikliğiyle içerik girme sıklığı azalır ve bir süre blog ya kaderine terk edilir ya da silinip yeni bir blog daha oluşturulur.

Senaryo 2 (%29): Blog sitesi yine büyük bir hevesle açılır ama daha planlı hareket edilir. Yaklaşık 3-4 sene blog güncelliğini korur ve giderek büyümeye devam eder. Blogda her şey yolundadır ama bloggerın hayatında ciddi değişiklikler olmuştur. Okul/iş/evlilik/çocuk/hastalık gibi nedenlerle blog geri plana atılmıştır.

Senaryo 3 (%1): Bu senaryoda bloga bir web sitesinden çok bir girişim gözüyle bakılır, ona göre yatırım yapılır. Bu senaryodaki blogların sahipleri neredeyse tüm mesailerini blogları için harcalar. İnternet onların yaşam tarzıdır ve geçimlerini bu yolla sağlarlar.

Kabul ediyorum 3 numaralı senaryoyu yaşamak bizim gibi boş zamanlarında blog yazanlar için hiç realist değil ama 2 numaralı senaryo ile 3 numaralı senaryo arasında kendi senaryomu yaratabiliriz bence. Nasıl mı?

Sorun belli, bazı nedenlerden dolayı blogu güncel tutamamak… O halde blogu güncel tutmak için yapabileceklerimizi tartışıp bu sorunu ortadan kaldırmaya çalışalım.

#1 Zaman Yönetimi

Zaman yönetimi; üreticiliği ve verimliliği arttırmak amaçlı olarak, belirli aktiviteler üzerinde harcanan zamanı bilinçli bir şekilde kontrol etme yöntemidir. Hepimizin zamanı kısıtlı olduğuna ve bu zamanı doğru kullanmak/yönetmek zorunda olduğumuza göre zaman yönetimi konusunda kendinizi gelişmeniz blogunuza daha fazla vakit ayırmanız ve ayırdığınız vakti daha efektif kullanmanız anlamına gelir. Zaman yönetimiyle ilgili şuradaki ve şuradaki kaynakları incelemenizi öneririm.

#2 İçerik Takvimi

Bloggerların kötü alışkanlıklarından biridir düzensiz içerik yayınlamak. Şöyle ki; bazen hiç içerik üretemediğiniz günler olurken bazı günler 4-5 içerik üretebiliyorsunuz. Böyle zamanlarda o içerikleri hemen yayınlamak yerine basit bir içerik takvimi oluşturup her içeriği yayınlayacağınız tarihi önceden belirlemeniz blogunuzu güncel tutacaktır. Üstelik içerik takvimine sadık kalma psikolojisi sizi daha fazla içerik üretmeye itecektir. Şuraya ve şuraya yüklediğim basit içerik takvimi örneklerini kullanabilirsiniz.

#3 Daha Fazla Teknoloji

Hemen hepimiz masaüstü bilgisayarlarda veya dizüstü bilgisayarlarda blog yazıları yazıyoruz ve siteyi güncelliyoruz. Teknolojinin geldiği bu noktada tablet bilgisayarlardan ve akıllı telefonlardan da destek alabiliriz. Kabul ediyorum bu cihazlardaki uygulamaları kullanarak blog düzenlemek ve güncellemek zor ama elbette bu işin en önemli kısmı içerik üretme k yani yazmak. Pek tabi bilgisayardan uzak olduğumuzda bu cihazları kullanarak içerik yazabiliriz.

#4 Güncel Konuları Takip

Bir blog sitesini güncel tutamamanın nedenleri arasında ilk sıraya vakit ayıramamayı koyarsak yazacak konu bulamamayı ikinci sıraya koyabiliriz. Bu yüzden blogunuzun konusuyla ilgili güncel olayları takip edip blogunuz için güncel yazı fikirleri bulabilirsiniz. Üstelik güncel konular arama motorlarında çok fazla arandığından trafiğinize de büyük katkı sağlar.

#5 İçerik Satın Alma

Kişisel yazan, okuyucu kitlesi oturmuş, kendine has tarzı olan bloglara kesinlikle önermesem de para kazanmak adına blogunu güncel tutmak isteyen kişiler çeşitli içerik ajansları veya freelance içerik yazarlarıyla irtibat kurarak cüzi fiyatlara blogları için yazı yazdırabilirler. Bu kişilere tüm webmaster forumlarından ulaşabilirsiniz.

#6 Bloga Yazar Atama

Tek başınıza blogunuza yeteri kadar vakit ayıramıyor ve güncel tutamıyorsanız birileriyle iş birliği yapmak iyi fikir olabilir. Kendini kitlelere tanıtmak isteyen fakat blog girişimleri başarısızlıkla sonuçlanan bloggerlar blogunuza yazar olma fikrine sıcak bakabilirler.

#7 Misafir Blogculuk

Blogunuza konuk yazar kabul etmek de güncel blog olabilmek için en iyi çözümlerden biri. Tabi seçici davranarak blog yazılarınızdaki kalite standardını düşürmeden. Bunun için blogunuzda bir misafir blogculuk veya konuk yazarlık sayfası oluşturup diğer bloggerların görebileceği şekilde ön plana çıkarabilirsiniz.


Son Sözler

Güncel blog olmak düşünüldüğü gibi her güncel konunun paylaşılması değildir. Güncel blog sitesi okuyucularına aynı standartta ve aynı ölçüde düzenli içerik sunmaktır. Bunu başarıp hem kullanıcıların hem markaların ilgi odağındaki blog olmak da her baba yiğidin harcı değil.

Siz aynı blogu ne zamandır yazıyorsunuz? Güncel tutmak adına neler yapıyorsunuz? Yorum bölümünden paylaşırsanız sevinirim.

26 Mayıs 2015 Salı

Çalınan İçeriğin Aramalarda Daha Üst Sırada Çıkması

Blog yazarlığının ne kadar keyifli bir iş olduğunu kendi içeriğini yazan, okuyucularıyla iletişim kuran, blogger arkadaşlarıyla sohbet eden herkes bilir. Fakat her yerde olduğu gibi blog dünyasında da bazı kirli işler dönüyor. Blog dünyasında gerçek bloggerları en çok kızdıran olayların başında ise onca emek harcayarak oluşturdukları içeriğin izinsiz kopyalanması ve başka bloglarda yayınlanması geliyordur. Hele bir de o kopya içerik Google aramalarında orijinalinden üst sıralarda çıkıyorsa söz konusu içeriği yazan bloggerın çıldırması içten değildir.

 

Dünyada kaç tane web sitesi, bu sitelerde kaç tane sayfa var bilmiyorum ama en saçma aramalarda bile Google’da binlerce sonuç çıktığını düşünürsek Google’ın ve Google ekibinin ne kadar zor bir işi olduğunu anlayabiliriz sanırım.

 

Google en doğru ve en iyi sonucu kullanıcıya vermek için yayıncılardan yani biz içerik oluşturanlardan faydalı ve özgün içerikler oluşturmamızı istiyor. Yayıncıları buna teşvik etmek için de kaliteli içerikleri hiçbir backlink veya ekstra SEO çalışmasına gerek kalmadan üst sıralarda çıkarıyor. Fakat bu devasa web dünyasında Google’ın da bazı hatalarını ve gözden kaçırmalarını anlayışla karşılamalıyız. Zira Google’ın arama sonuçlarındaki kaliteyi arttırmakla görevli webspam ekibinin başındaki isim Matt Cutts bu tür aksaklıklar olabileceğinden bahsetmişti ve hakkınızın yendiğini düşündüğünüzde durumu Google’a bildirmek için bir araç geliştirmişti.

 

İçeriğiniz çalındıysa ve çalınan o içerik arama sonuçlarında sizin içeriğinizden üst sıralarda çıkıyorsa Google’ın Scraper Report aracını kullanarak şikayette bulunabilir ve durumun düzeltilmesin isteyebilirsiniz. Bunun için şu sayfaya giderek formu aşağıda tariflediğim şekilde doldurabilirsiniz:

 

Kopya icerik

 

Formu doldururken anlamayacağınız tek yer üçüncü sıradaki kutucuğa ne yazacağınız olabilir. Dolayısıyla buna bir örnek vermek istiyorum.

 

Kopya içeriğin “blogger” diye arandığınızda sizin içeriğinizden üst sırada çıktığını var sayalım. Google’da arama kutusuna blogger yazarak bir arama yapın ve arama tamamlandıktan sonra tarayıcının adres satırındaki urlnin tamamını kopyalayarak formdaki üçüncü kutucuğa yapıştırın.

 

İtiraz formunu doldurduktan sonra Google bunun hemen değerlendirileceği ve işleme alınacağı ile ilgili garanti vermiyor. Hırsızlık mağduru olarak yapabileceklerimiz sınırlı olduğu için denemekte fayda var. Aranızda bu aracı daha önce kullananlar ne sonuç aldığını yorum bölümünden paylaşırlarsa diğer blogger arkadaşlara ışık tutmuş olurlar.

22 Mayıs 2015 Cuma

AdSense’den Neden Ban Yedim Ve Banı Nasıl Kaldırdım?

Farkettiniz mi bilmiyorum ama bir süre önce Blog Hocam’daki Adsense reklamları kaybolmuştu. Adsense reklamlarının gözükmesi gereken yerlerde boşluk vardı. Ne olup bitiyor, sorun nedir diye Adsense hesabıma giriş yaptığımda Adsense reklamlarının devre dışı bırakıldığı yazıyordu ve sebep olarak da kopyalanmış içerik gösteriliyordu :)

 

Siz de benim gibi şaşırdınız değil mi? Benim gibi içerik üretmeye bu kadar önem veren bloggerın blogunda kopyalanmış içerik nedeniyle reklamların devre dışı bırakılması ilginç :) Fakat ortada bir gerçek vardı Blog Hocam 4 yıllık hayatında ilk kez Adsense’den BAN yemişti!!

 

Adsense’den Neden Ban Yedim?

 

Adsense hesabımda politika ihlalleri bölümüne baktığımda yukarıda da bahsettiğim gibi kopyalanmış içerik ihlalinin saptandığı yazıyor, bununla birlikte kopya içeriğe ait olduğunu sandığım bir örnek url ve sorun kimliği diye bir numara vardı.

 

Bahsi geçen url benim yazıma ait bir url değildi. Blog Hocam’da yayınladığım misafir yazılardan birine aitti. Genellikle misafir yazı yayınlamadan önce yazının daha önce başka br mecrada yayınlanıp yayınlanmadığını muhtelif araçlarla kontrol ederdim fakat bu yazıyı atlamış olmalıyım ki böyle bir problemle karşılaştım.

 

Adsense Ban’ı Nasıl Kaldırdım?

 

Artık hastalığı teşhis etmiştim ve sıra tedaviye gelmişti.

 

1. İlk olarak söz konusu içeriği blogumdan sildim.

2. Ardından Google Webmasters Tools’a girerek Google Dizini > URL’leri Kaldır bölümünden sildiğim bu urlnin Google dizininden kaldırma yönünde bir istekte bulundum.

3. Şu adrese giderek politika ihlalini düzeltmek adına içeriği sildiğimi ve bundan sonra aynı sorunun tekrarlanmaması için önlem aldığımı belirten bir bildirimde bulundum.

4. Ve mutlu son! Ertesi gün Adsense’den aşağıdaki maili aldım.

 

adsense-ban

Bu AdSense maceramı sizinle paylaşmak istedim. Başınıza benimki gibi bir durum gelirse panik olmaya ve endişelenmeye gerek yok. Benim izlediğim adımları izleyerek AdSense reklamlarını tekrar göstermeye başlayabilirsiniz.

 

Söz Sizde

 

Blogu AdSene’den banlanan ve bu banı kaldıran blogger arkadaşların başından geçen AdSense maceralarını ve banı kaldırmak için yaptıklarını okumak isteriz.

15 Mayıs 2015 Cuma

Bloglarda Görsellik Ve Ziyaretçiye Etkisi

Blog dediğimizde çoğumuzun aklına yazılar, makaleler, cümleler, kelimeler geliyor doğal olarak. Fakat bu demek değil ki yazmakla her şey bitiyor. Blogger olarak üzerinde durmamız gereken önemli bir konu da blogun görselliği ve ziyaretçi üzerinde bıraktığı etki. Müsadenizle açıklayayım…

 

Şuradan inceleyebileceğiniz, üniversite tarafından yapılan bilimsel bir çalışmaya göre sitenize giren yeni bir ziyaretçi  50 milisaniye gibi bir sürede siteniz hakkında bir fikir sahibi oluyor. İşte bu kadar kısa sürede ziyaretçide olumlu bir etki bırakmanın tek bir yolu var; GÖRSELLİK. Aksi taktirde ziyaretçi onca emekle yazdığınız birbirinden değerli içerikleri okumadan blogunuza veda edebilir.

 

Normal hayatta da böyle değil midir zaten? Dünyanın en lezzetli yemeklerinin yapılığı bir restoran sahibi olsan da eğer dışarıdan bakıldığında virane gibi görünen bir mekan, kırık dökük sandalyeler, üstü başı kirli bir personelin varsa kimse içeri girip menüye bile bakmayacaktır.

 

tasarim

 

Blogunuzun Görünümü Hakkında Feedback Alın

 

Blogunuzda çok beğendiğiniz bir tema kullanıp, bunu istediğiniz şekilde düzenlemiş olabilirsiniz. Sizin beğenmeniz şüphesiz ki önemlidir ama burada ön planda tutmanız gereken şey ziyaretçilerin görüşüdür. Zira tarafsız ve gerçekçi yorumlarla sizi en doğru yönlendirecek kişiler onlardır. Bunun da çeşitli yolları var.

 

1. Bir post hazırlayarak ziyaretçilerin yorum bölümünden blogundan görselliği ile ilgili fikirlerini paylaşmalarını isteyebilirsiniz. Bu yöntem eski ve düzenli okuyucularınızdan feedback almak için önerilir.

 

2. Blogunuzun kenar çubuğuna, görünür bir yere bir anket ekleyerek, ziyaretçilerden hızlı geri bildirim alabilirsiniz. Bu yöntem blogunuzu nadir veya ilk kez ziyaret eden kullanıcılardan feedback almak için önerilir.

 

3. Çeşitli forumlarda veya online topluluklarda ilgili bölümlerde konu açarak diğer bloggerların, tasarımcıların veya kullanıcıların fikirlerini öğrenebilirsiniz. Bu yöntem blogunuzu daha önce hiç ziyaret etmemiş fakat deneyim sahibi kişilerden feedback almak için önerilir.

 

Bloglarda Ziyaretçiyi Etkileyen Görsel Faktörler

 

Blogunuzu görsel olarak geliştirmek için üst düzey bir tasarımcı veya programlayıcı olmak zorunda değilsiniz. Üstelik burada bahsettiğim şey kusursuz bir tema bulmak da değil. Ücretsiz online araçlardan ve internetteki faydalı kaynaklardan yararlanarak yapacağınız ufak tefek değişiklikler ziyaretçiye olumlu bir izlenim bırakmak için yeterlidir.

 

- Renk: Blogunuzda kullanacağınız renkler konunuzu, tonunuzu, tarzınızı yansıtmalıdır. Yanlış renk kullanımı okuyucunun gözünü yoracağı gibi blogunuzu hemen terk etmelerine yol açabilir. Blogunuza uygun renk kombinasyonları seçmek için faydalanabileceğiniz bazı ücretsiz araçlar; Color LoversColordColor CombosAdobe Color

 

- Fotoğraflar: Blog yazılarınızda ve blogunuzun muhtelif yerlerinde kullanacağınız fotoğrafların kalitesi ve dikkat çekiciliği de blogunuzu görsel açıdan geliştirebilir. Bunun için her zaman yüksek kaliteli (HD) ve göz alıcı fotoğraflar kullanmanızı öneririm. Bu tür fotoğrafları ücretsiz indirebileceğiniz 15 kaynağı toparladığım yazım size faydalı olabilir.

 

- Tipografi: Blog tasarımında en sık yapılan hatalardan biri de font kullanımı. Farklı olmak adına okunması zor yazı tipleri ve orantısız yazı boyutları kullanmak ziyaretçiyi kaçırabilir. Eğer siz de aldığınız fedbacklerde böyle bir şikayet ile karşılaştıysanız tipogafi kullanımınızı gözden geçirin.

 

- CSS: Blogunuza basit ve küçük CSS kodları ekleyerek dikkat çekici ve çık sonuçlar elde edebilirsiniz. Bu konuda internette pek çok kaynak bulabileceğiniz gibi benim de sık kullandığım  CSS 3 Maker benzeri araçları kullanabilirsiniz.

 

Söz Sizde

 

Siz bir blogu ilk kez ziyaret ettiğinizde blogun görselliği sizi ne kadar etkiliyor? Sırf kötü tasarımı olduğu için terk ettiğiniz blog oldu mu? Blog Hcam’da sizi en çok rahatsız eden görsel öğe ne? Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

9 Şubat 2015 Pazartesi

Blogunuz İçin İdeal Yazı Yayınlama Zamanı

Sosyal medya ile ile ilgili takip ettiğim yerli ve yabancı kaynaklarda çokça paylaşılan bir infografik dikkatimi çekmiş, kafamı kurcalarmıştı. Paylaşılan infografik ve postlarda bloglar, Facebook, Twitter gibi sosyal platformlarda paylaşım yapılacak en iyi gün ve saatlerden bahsediliyordu. Fakat ben bu konuyla ilgili denk geldiğim her paylaşımın altına bu bilgiye katılmadığım ve doğru bulmadığım yönünde yorumlar bırakmıştım. Çünkü her blogun, sosyal medya hesabının konusu, takipçi kitlesi, demografisi vs birbirinden çok farklı. Dolayısıyla bu konuya bir standart getirmeyi doğru bulmuyorum.

 

Peki her blogger kendi blogu için en ideal yazı yayınlama gün ve saatini nasıl belirleyebilir?

 

%100 isabetli olmasa bile bunun bir yolu var. Google Analytics ile blog yazılarınızı yayınlamak için ideal gün ve saati tespit edebilirsiniz. Bunun için özel bir rapor oluşturmalısınız. Haydi başlayalım…

 

1. Adım: Google Analytics’e giriş yaparak sayfanın üst tarafındaki Özelleştir linkine tıklayın.

01

 

2. Adım: Açılan sayfada Yeni Özel Rapor butonuna tıklayın ve özel rapor oluşturma işlemine başlayın.

02

 

3. Adım: Şimdi detaylı ayarların yapılacağı sayfadayız. Burada Başlık yerine raporunuza ait bir isim yazın. Örneğin ben “BH İdeal Zaman” yazdım.

03

 

4. Adım: Metrik Grupları bölümünden metrik ekle diyerek Kullanıcılar > Oturum metriğini ekleyin.

04

 

5. Adım: Ayrıntılı Detay İnceleme bölümünde boyut ekle diyerek Zaman > Haftanın Günün Adı ve Günün Saati boyutlarını ekleyin.

05

 

6. Adım: Son olarak Görünümler kısmından hangi blog için bu raporu uygulayacağınızı seçerek Kaydet butonuna tıklayın.

06

 

7. Adım: Açılan sayfada sağ üst bölümden raporu hangi tarihler için göstermek istediğinizi seçtikten sonra sayfanın alt tarafında blogunuza hangi gün ne kadar giriş yapıldığını göreceksiniz.

07

 

8. Adım: En çok ziyaretçi gelen günü öğrendk. Şimdi sıra saatte. Bunun için pazartesi yani Monday’e tıklıyorum. Burada hangi tarih ve saatte ne kadar ziyaretçi girdiğini görebiliyoruz. Burada son 2 hane saati gösteriyor. Ekran görüntüsünü incelediğinizde Blog Hocam’a en çok ziyaretçinin saat 16’da geldiğini görebilirsiniz.

08

 

Sonuç olarak Blog Hocam için en ideal yazı yayınlama tarihinin Pazartesi günleri ve saat 16:00 civarı olduğunu istatistiksel olarak görebiliyorum. Aynı yöntemi kullanarak siz de kendi blogunuz ideal yazı yayınlama zamanını öğrenebilir hatta benzer yöntemi diğer etriklere uygulayarak blogunuz hakkında başka detaylara da ulaşabilirsiniz.

31 Ekim 2014 Cuma

Blog Tasarımında Yapılan 9 Ciddi Hata

Başlığa okuyup bu yazıyı tasarımcılar veya kod yazarları için yazdığımı düşünmeyin lütfen. Bu yazı, hazır Blogger şablonlarını “Şablon Düzenleyici”yi veya burada paylaşılan ipuçlarını kullanarak düzenleyen, standart Blogger kullanıcıları için.

 

Standart bir Blogger kullanıcısı Blogger şablon düzenleyiciyi kullanarak görsel değişiklikler yapabilir, HTML düzenleyici yardımıyla burada veya benzer sitelerde paylaşılan kod değişikliklerini yapabilir, yerleşim bölümünden istediği gadgetları ekleyebilir. Bu sayede kendine özgü br blog tasarımına sahip olabilir.

 

Fakaaaaat

 

Yukarıda belirtilen yollarla blog tasarımını özelleştiren kullanıcılara şu hataları yapmamalarını şiddetle öneriyorum.

 

hata

 

1. Yatay Menüye Çok Fazla Link Eklemek

 

Yatay menü blogun genellikle üst kısmında bulunur, ziyaretçileri önemli sayfa ve yazılara yönlendirmek için kullanılır. Buraya çok fazla link eklediğinizde blogun genişliğini aştığından tek satır olmaktan çıkar, 2-3 satır olur. Bu da hem görünüm hem de kullanılabilirlik açısından hoş bir durum değildir. Yatay menüde sadece önemli sayfalara link vermenizi, eğer fazla link ekleyecekseniz açılır menüler kullanmanızı öneririm.

 

2. Sidebar’a Aşırı Gadget Eklemek

 

Kenar çubuğu dediğimiz sidebar blog tasarımının en önem verilmesi gereken yerlerinden biri. Bu alanlara faydalı öğeler ekleyerek blogumuzun takipçi ve okunma sayısını arttırabiliriz. Fakat bu alanlara çok sayıda gadget eklenmesi blog tasarımında sık yapılan hatalardan biri. Blogun hızını yavaşlatacağı gibi ziyaretçilerin de kramaşık bir siteyle karşılşmasına yol açar. Sidebar’a sadece önemli ve işlevsel gadgetları eklemenizi öneriyorum.

 

3. Göz Yoran Renkler Kullanmak

 

Her blog yazarı sevdiği rengi blogunda kullanmak isteyebilir, buna bir itirazım yok ama çok parlak ve iddialı renklerin insanın gözünü yoduğu da bir gerçek. Sevdiğiniz rengin yumuşak tonlarını tercih edebilirsiniz.

Renk kullanımında ypılan bir diğer büyük hata da arkaplan rengi ile metin rengini benzer tutmak. Koyu renk arkaplanınız varsa metni açık bir renk seçmeniz gerekir. Kontrast renkler kullanmak yazıyı okumayı kolaylaştırır.

 

4. Okuması Zor Fontlar Kullanmak

 

Şık veya farklı görünmek adına blogda değişik fontlar kullanılması normal. Özellikle de “handwriting” dediğimiz el yazısı şeklinde fontlar çok tercih ediliyor. Belki yazı başlıkları  bu tür fontları kaldırabilir ama içerikte mutlaka basic fontlar kullanmanız gerekir.

 

Font kullanımında dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta ise Türkçe karakterleri destekleyip desteklemesidir. Zira “ı,ğ,ş” gibi karakterli kullandığınızda kötü bir görüntü ortaya çıkabiliyor.

 

5. Sosyal Paylaşım Butonları Kullanmamak

 

Belki çok küçük bir detay gibi gelebilir ama benim gibi beğendiği yazıları soysal hesaplarında paylaşmak isteyen kullanıcılar yazının üstünde veya altında paylaşım butonları görmediğinde zahmete girmek istemiyor ve yazıyı paylaşmakan vazgeçiyor. Soyal medyadan gelecek potansiyel trafiği düşündüğünüzde neler kaybettiğinizi tahmin edebilirsiniz.

 

Blogger’ın knedi sosyal paylaşım butonları hem görsel hem de işlevsel olarak zayıf ne yazık ki. Bana kalırsa Blogger’ın kendi butonlarını kullanmak yerine tasarımınıza uygun butonları yazı başlığının altında veya yazının bitimine eklemek çok daha iyi.

 

6. İletişim Seçenekleri Eklememek

 

İletişim dendiğinde akla ilk gelen şey iletişim formunun olduğu bir iletişim sayfasıdır. Evet blogunuzda iletişim formunun olduğu bir iletişim sayfası mutlaka olmalı ve ana sayfadan iletişim sayfasına en az bir görünür bağlantı vermelisiniz. Ancak iletişim seçenekleri bununla sınırlı olmamalı. Blogunuzun kenar çubuğundaki sosyal medya hesaplarınıza bağlı butonlar veya kutular da bir blog tasarımında olması gereken iletişim seçenekleridir.

 

7. Düşük Çözünürlükte Görseller Kullanmak

 

Görseller bloglarımızın vazgeçilmez öğeleri ve hemen hepimiz çeşitli yerlerde görseller kullanıyoruz. Fakat gerek yazı içerisinde, gerek blogun diğer kısımlarında kullandığımız görseller düşük çözünürlükte, kalitesiz olduğunda kötü bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu da blounuzun prestijine zarar veriyor bence.

 

8. Otomatik Çalan Müzik Ve Videolar Kullanmak

 

Çok evdiğiniz bir şarkıyı veya videoya blogunuza eklediğinizi düşünün. Benim de kalabalık bir ofis ortamında blogunuzu ziyaret ettiğimi düşünün. Ciddi bir ofis ortamı, onlarca çalışan, belki, üst düzey yöneticiler ve birden benim bilgisayarımdan yükselen bir şarkı sesi…. Düştüğüm durumu tahmin edebiliyorsunuz sanırım. Belki siz kendinizi iyi hissediyor olabilirsiniz ama blogunuzun size özel olmadığnı, herkese açık olduğunu hatrlayın ve bu tür otomatik açılan multimedya öğelerini kullanmayın.

 

9. Flash Bileşenler Kullanmak

 

Flash öğeler size eğlenceli gelebilir ama pek çok açıdan faydadan çok zararı vardır. Ziyaretçiler blogunuza gösteri izlemek için gelmiyorlar. Bilgiye hızlı bir şekilde ulaşmk istiyorlar. Flash introlar veya animasyonlarla insanların içeriğinize ulsşmasını engellemeyin.

 

Son olarak

 

Evet yaratıcılık, görsellik önemlidir ama blog tasarımı yaparken önceliğiniz ziyaretçiye yardımcı olmaktır. Blogunuzun hedef kitlesini doğru tanımlayın veya bu kitleye uygun sade, kullanışlı bir tasarım için çaba harcayın.

10 Ekim 2014 Cuma

Arşivinizle Yapabileceğiniz 3 Şey

Muhtemelen hepinizin bildiği, basit fakat blogunuza büyük fayda sağlayacak küçük bir blog egzersizini hatırlatmak istiyorum.

 

Bazılarımız aylardır, bazlılarımız yıllardır blog yazıyor. Kimimizin arşivinde yüzlerce, kimimizin arşivinde binlerce yazı var. Çoğu emek harcanmış, değerli yazılar. Peki üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra bu değerli yazıların üzerini örecek miyiz? Elbete hayır!

 

Arşivinizi zaman zaman ziyaret ederek hem blogunuzu geliştirecek, hem konu sıkıntısı yaşadığınızda size yardımcı olacak, hem de trafiğinizi artıracak aksiyonlarda bulunabilirsiniz. Bunlar neler mi? İşte blogunuzun arşiviyle yapabileceğiniz şey:

 

arşiv

 

1. Yazılarınızı Güncelleyin

 

Eski tarihli yazılarınızda pek çok güncelleme yapılabilir. Yazıda yer alan kırık linkler düzeltilebilir, eksik veya yeni bilgi varsa ilave edilebilir, silinmesi gereken bölümler silinebilir.

 

Bunu her yazı için yapmak elbette mümkün değil ama özellikle çok okunan yazılarınızı sürekli güncel tutabilir, diğer yazılarınıza bağlantı verebilir, hatta bu yazıların içerisine reklamlar ekleyebilirsiniz.

 

Tabi işin bir de diğer boyutu var. Anahtar kelime araştırması yaptığınız ve çok fazla organik trafik hedeflediğiniz yazılarınıza Google’dan pek ziyaretçi gelmiyorsa da bu yaınızı güncelleyebilirsiniz.

 

Görseller ekleyip alt ve title etiketleri eklemek, yazı başlığını değiştirmek, yazıya anahtar kelime içeren yeni ve faydalı metinler eklemek yazınızın SERP performansını arttırabilir.

 

2. Sosyal Medyada Paylaşın

 

Çoğumuz çeşitli otomasyon araçlarını kullanarak yazılarımızı yayınlar yayınlamaz sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyoruz. Peki sonra? Unutmayalım ki hergün yeni ve farklı kişiler sizi takip etmeye başlabilir. Bu kişlere veya yazınızı bir şekilde okumamış eski takipçilerinize hatırlatmak amacıyla eski yazılarınızı sosyal medyada paylaşabilirsiniz.

 

Bu yöntemi tüm azılarınıza uyguladığınızda, her defasında farklı başlıklar kullandığınızda ve farklı tarihlerde paylaştığınızda trafiğinizde hiç ummadığınız kadar artış olacağının garantisini verebilirim.

 

3. Yeni Bir Yazı Oluşturun

 

Hepimizin yazacak konu bulamadığı dönemler olmuştur. Bu dönemlerde arşivinizi kullanarak ve çok az zahmete girerek ilgi çekici yazılar oluşturabilirsiniz. İşte size eski yazılarınızı kullanarak yeni yazılar oluşturabileceğiniz birkaç fikir:

 

  • 2014’te en çok okunan X yazı
  • En çok yorum alan X yazı
  • Okuyucuların en çok sevdiği X yazı
  • Google’ın en çok ziyaretçi gönderdiği X yazı

 

Bu örnekler çoğaltılabilir elbete. Sizin de konuyla ilgili öneri, fikir ve deneyimlerinizi okumak isteriz. Paylşırsanız sevinirim.

9 Haziran 2014 Pazartesi

Markaların Gözdeleri: Sözü Geçen Bloggerlar

Günümüzde yapılan araştırmalar insanların satın alma kararları üzerinde bloggerların büyük etkisi olduğunu gösteriyor. Bu durum blogların markalar ve ajanslar tarafından bir pazarlama aracı olarak kullanılmasını getirdi. Karşılığında da bloggerlar maddi kazançlar sağladı.

”Bu markalar ve ajanslar neden bana reklam vermiyor?” dediğinizi duyar gibiyim. Bunu bakış açısıyla açıklayabilirim. Özellikle genç yaştaki erkek bloggerlar “PageRank’im şu kadar, Alexa sıralamam şu, günlük hitim şu” gibi veriler ortaya koyuyor ve reklam almaya değer bir blogları olduklarını düşünüyorlar. Bu veriler elbette önemli. Backlink çalışması yapan freelance SEO çalışanları ve küçük çaplı SEO firmalarının sizi tercih etmesine neden olabilir. Fakat markaların umurunda değil.  Peki markalar neden umursamıyor bu verileri? Markaların beklentileri ne?

Pazarlamada influence diye bir kavram vardır. Anlamı; birinin davranışları veya kararlarını etkileyen etkidir. Başkaları üzerinde bu şekilde bir etki yaratan insanlara da influential denir ki markaların hedefindeki bloggerlar insanların atın alma kararlarını etkileyen inflluential bloggerlardır.

Açıkçası influence ve influential kavramlarının tam Türkçe karşılığı olmadığı için ne diyeceğimi bilmiyorum ama başlığa da yazdığım “sözü geçen blogger” tanımı bana en yakın gelen tanım. Yazının devamında sözü geçen bloggerların özelliklerinden ve nasıl sözü geçen bir blogger olabileceğinizden bahsetmek istiyorum.

sözü geçen blogger

1. İyi Bir İletişimci Ve Yazar Olun

Blog konusu ne olursa olsun, sözü geçen bloggerları incelediğinizde çok iyi birer iletişimci olduklarını rahatlıkla görebilirsiniz. Kelimelerini çok dikkatli seçerler ve okurlarıyla içerikler aracılığıyla bağlantı kurarlar. Yazıları nettir ve ikna edicidir. İletişim becerisi konusunda kendinizi geliştirmeniz için önerebileceğim yegane şey okumaktır. İletişimle ilgili pek çok kitap ve dijital yayın bulmanız mümkün. Bunların yanı sıra kendi alanında sözü geçen bloggerların yazılarını daha dikkatli okuyup neler yaptıklarını/yapmadıklarını anlamaya çalışmak da iletişim beceriniz, dolayısıyla ikna edici yazma kabiliyetenizi geliştirmenize yardımcı olacaktır.

 

2. Özgün Olun, Fark Yaratın 

Gerek okuyucular, gerek de markalar tarafından fark edilmenizi sağlayacak en temel şey özgünlüğünüzdür. Otorite, ögzünlük üzerine inşa edilir. Özgünlük kavramı çok geniş bir kavramdır. Blog tasarımından içeriğe, yazı fikirlerinden sunuş tekniklerine kadar pek çok alanda ilk ve öncü olmalısınız. Bunun yolu blog yazdığınız konuyu çok iyi bilmekten geçiyor. “O konuda dijital mecrada ki eksikler neler? İnsanlar neye ihtiyaç duyuyorlar? Ne yaparsam fark yaratabilirim?” gibi sorulara kafa yorarak far yaratacak fikirler üretebilirsiniz.

 

3. Faydalı Ve Çözüm Odaklı İçerik Üretin 

Blogunuz ve içerikleriniz ne kadar faydalı? Sözü geçen bloggerları incelediğinizde hep fayda sağlayan insanlara yardımcı olan içerikler ürettiklerini görürsünüz. Bir blogda okuduğunuz püf noktasını okuyup uyguladığınızda büyük fayda sağlıyorsanız bundan sonra o blogda paylaşılan püf noktalarını daha meraklı okur ve size yine faydalı olacağını düşünürsünüz. İşte markalar da bunun peşindedir. Faydalı, insanlara klavuz olabilecek, onların sorunlarını çözebilecek içerikler üretmek söze geçen blogger olmanın temel şartlarındadır.

 

4. Uzman Olduğunuz Konuda Yazın 

Yazdığınız konuda uzman mısınız? Sırf popüler olduğu için veya Google’da çok arandığı için o konu hakkında blog açmaya karşıyım. Çünkü sözü geçen blogger yazdığı konuda uzman olmalı. Uzman olmalı ki okuyucunun isteklerine cevap verebilsin, onların güvenini kazanabilsin. İnsanlar güvendikleri kişilerin önerilerine önem verirler. Bu yüzden okuyucunun güvenini kazanan bloggerlar markalar için değerlidir.

 

5. Gündemi Takip Edin

Blogunuzun konusuyla ilgili gelişmeleri takip edin. Okuyuculardan geri bildirim isteyin ve bu geri bildirimleri dikkate alın. Analytics hesabınızı sadece günlük ziyaretçi sayısına bakmak için kullanmayın. Detaylı analizler yapın. Mümkünse blogunuzun konusuyla ilgili aktivitelere katılın ve bunları blogunuzda okuyucularınızla paylaşın. Çünkü tüm bunlar sözü geçen bloggerların yaptıkları şeylerdir ve güven inşa etmenizi, markaların dikkatini çekmenizi sağlayacaktır.

 

Sözü geçen blogger olabilmek için yukarıda bahsettiğim şeyleri gerçekleştirebilmek için de şu 4 özelliği barındırıyor olmanız gerekir; disiplin, tutku, yaratıcılık ve olumlu tutum.

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Trafik Kaynakları

Blogumuza çeşitli kaynaklardan ziyaretçiler geliyor. Blogunuzdaki bu ziyaretçi akışına web dilinde trafik diyoruz. Peki trafik kaynaklarının neler olduğu hakkında bilginiz var mı? Aşağıda çeşitli trafik kaynakları hakkında bilgi vermeye ve fikirlerimi yazmaya çalıştım.

trafik

Organik Trafik

Arama motorlarında yapılan çeşitli aramalarda çıkan sonuçlardaki yazılarınıza tıklanarak gelen trafiktir. Özellikle çok sayıda yazısı olanlar, yazıları düzenli olarak indexlenen ve SEO çalışması yapmış olan blogların 1 numaralı trafik kaynağıdır.

Arama motorlarında bazen çok alakasız aramalarda bile blogunuz çıktığı için organik trafiğin dönüşüm ve etkileşim oranı düşük olabilir. Arama motorları vasıtasıyla blogunuza ulaşan ziyaretçileri düzenli okuyucuya çevirmek zordur.

Organik trafik hacmini ve dönüşüm oranını arttırmak için kapsamlı bir anahtar kelime araştırması yapılmalı ve hedeflenen kelimelerde üst sıralarda çıkmak için optimizasyon çalışmaları yapılmalıdır.

 

Yarı Organik Trafik

Bu kavram ilk kez duyuyor olabilirsiniz. Endişelenmeyin, çok normal. Çünkü bu kavram tamamen benim uydurmam :) Anlamı ise arama motorlarında blogunuzun ismini yazarak arama yapanların ziyaretiyle oluşan trafik.

Teknik olarak organik trafikle aynı olsa da ikisini ayırmak istedim. Çünkü organik trafikle gelen ziyaretçiler muhtemelen blogunuzu İlk kez ziyaret ediyorlardır ve bir daha ziyaret edip etmeyecekleri belli değildir. Yarı organik trafikle gelen ziyaretçiler ise bilinçli ve düzenli okuyucularınızdır. Zaman zaman arama motorlarına bloguzun adını yazarak ziyaret ederek yeni yazı olup olmadığına bakarlar.

Yarı organik trafiği arttırmak biraz da marka olabilmekle ilgili. Blogunuzun ismi insanların zihninde yer etmeli ki arama motorlarına yazıp arasınlar. Ayrıca çok kaliteli ve benzersiz içeriğiniz olmalı, yazılarınız insanlarda merak uyandırmalı, blog isminiz kısa ve akılda kalıcı olmalıdır. Blogunuzun ismi arandığında ilk sırada çıkmanız gerektiğini yazmama gerek yok sanırım.

 

Direkt Trafik


Direkt trafikle blogunuzu ziyaret eden kişiler blogunuzun en sağlam okuyucularındandır. Direkt trafikle gelenler blogunuzun adresini tarayıcının adres satırına yazarak veya sık kullanılanlar listesinden blogunuzu seçerek gelirler. Yani hedefleri bellidir, blogunuz…

Direkt trafiğinizi arttırmak için aynı yarı organik trafikte olduğu gibi markalaşmanız çok önemli. Blogunuzun adresi kısa ve akılda kalıcı olmalıdır ki insanlar direkt adresi yazarak blogunuzu ziyaret etsinler. Bu yüzden blogspot yerine özel alan adı yani domaini olan bloglar daha avantajlıdır.

Direkt trafik sağlamanın diğer bir yolu da yazılarınızın veya blogunuzun ana sayfasının kullanıcılar tarafından tarayıcının favoriler (sık kullanılanlar) listesine eklenmesidir. Bunun için de tabiri caizse başucu eseri niteliğinde detaylı rehber içerikler oluşturmanız gerekir.

Sosyal Trafik

Son yıllarda blogların en önemli trafik kaynaklarından biri haline gelen sosyal trafik, sosyal medya hesaplarınızda paylaştığınız linklere tıklayarak blogunuza ulaşan ziyaretçileri kapsar. Sosyal medya hesaplarınızdaki takipçi sayınız ve kaliteniz, sosyal trafik hacmine doğrudan etki eder.

İnsanlar blogları artık Facebook, Twitter, Google+ gibi sosyal ağlar üzerinde takip etmeye başladı. Popüler sosyal ağlarda blogunuz için hesaplar oluşturarak ve ana sayfanızda bu hesaplara bağlantı vererek RSS, e-posta veya diğer yollarla blogunuzu takip etmek istemeyenlere alternatif takip yolları sunabilirsiniz.

Sosyal trafiğinizi arttırmak için hedef kitlenizin yer aldığı sosyal ağlarda hesap açarak bu hesaplardaki takipçi sayınızı arttırmalı ve paylaşımlarınızı optimize etmelisiniz. optimize etmek derken aynı yazıyı farklı gün ve saatlerde, farklı mesajlarla, linki kısaltarak paylaşabilirsiniz.

 

Viral Trafik

Viral trafik de teknik olarak sosyal trafik gibidir yani kullanıcılar blogunuza sosyal medya platformlarından uılaşırlar. Sosyal trafikle aradaki fark trafiğin sizin değil başkalarının sosyal medya hesaplarından gelmesidir.

Bir tweetiniz retweet edildiğinde veya Facebook sayfanızda yayınladığınız bir yazınız paylaşıldığında retweetleyen ve paylaşan kişinin takipçileri de yazınıza ait linke tıklayarak blogunuza ulaşır. Buna kısaca vira etki diyebiliriz.

Viral trafik için diğer bir yöntem de blogunuza eklediğiniz sosyal paylaşım butonlarıdır. Okuyucular yazılarınızın altında veya üstünde yer alan sosyal paylaşım butonlarını kullanarak yazıyı sosyal medya hesaplarında paylaşırlar. Böylece yazınız sadece kendi takipçilerinize değil, takipçilerinizin takipçilerine de ulaşır.

Viral trafik için sosyal medya etkileşiminizi arttırmalı, insanlarla samimi ve iyi ilişkiler kurmalı, blogunuza mutlaka ama mutlaka sosyal paylaşım butonları eklemelisiniz.

 

Yönlendirme Trafiği

Başkala sitelerde yer alan linkinize tıklanarak sağlanan trafik yönlendirme trafiğidir. Toplistlerde, imleme sitelerinde, forumlarda, diğer bloglarda veya internet sitelerinde insanları blogunuza yönlendiren bir link veya banner yönlendirme trafiği oluşturur.

Yönlendirme trafiği 2 şekilde oluşur. Birincisi sizin çeşitli yerlere linkinizi bırakmanız. İkincisi ise başkalarının sizin blogunuza link vermesi yani refere olması.

Yönlendirme trafiğini arttırmak için diğer bloglarla link değişimleri yapabilir, forumlara ve bloglara yorumlar yazabilir, çeşitli dizinlere ve imleme sitelerine blogunuzu ekleyebilirsiniz.


E-Mail Trafiği

E-postalarda yer alan linklerinize tıklayarak blogunuza ulaşan ziyaretçileri kapsar. 3 şekilde gerçekleşir. RSS beslemeleriniz e-posta ile abone olanlar, e-posta listelerinize abone olanlar ve e-posta imzaları.

FeedBurner’da RSS beslemelerini e-posta ile alaya yarayan bir özellik var bildiğiniz gibi. Yeni bir yazı yayınladığınızda abonelerin mailine otomatik olarak gönderilir. E-posta beslemelerini özet olarak gönderirseniz, yazının tamamını okumak isteyen aboneler yazı başlığına tıklayarak logunuzu ziyaret etmek zorunda kalırlar.

Diğer bir e-mail trafik yöntemi ise e-posta listeleridir. E-mail marketing çalışması kapsamında çeşitli listeler oluşturabilir ve bu listelere blog yazılarınızın linkini içeren e-postalar gönderebilirsiniz.

Son olarak e-maillerinizde imza olarak blog adresini kullandığınızda buradan da e-mail trafiği  elde edebilirsiniz.

Ücretli Trafik

Ücretli trafik reklam vererek veya it satın alınarak elde edilir. Adwords gibi PPC reklam yöntemleri, popüler sitelerden banner veya advertorial içerik alımları kabul edilebilir ama hit satın alma sitelerini kullanılarak elde edilen trafik hiç bir anlam ifade etmez ve kendini kandırmaktan başka bir şey değildir.

AdWords, blogunuzun reklamının Google’da yapılmasını sağlayan bir reklam programıdır. Belirlediğiniz kelimeler ilgili aramalarda organik sonuçların üstünde ve sağında blogunuz gözükür.

Organik hit sağladığını iddia eden sitelerden ve bu siteleri kullananlardan aslında bahsetmek bile istemiyorum. Sadece başarılar diliyorum :)

 

Söz Sizde

Yukarıda bahsettiğim trafik kaynakları arasında favoriniz ve en değerli gördüğünüz trafik kaynağı hangisi?

29 Nisan 2014 Salı

Blounuzun Gelişip Gelişmediğini Gösteren 6 İşaret

“Blogum ne durumda? İyi yolda mıyım?” gibi sorularla çok çok muhattap oluyorum. Bu sorulara cevap vermek ok zor. Çünkü cevap her bblog için farklıdır ve bu cevabı verecek olan tek kişi o blogun sahibidir.

Aşağıda blogunuzun gelişip gelişmediğini ölçümlyeceğiniz bazı verilerden ve bu verilere nasıl ulaşabileceğinizden bahsettim. Böyece herkes blogunun bir önceki aya ve bir önceki yıla göre ne durumda olduğunu, gelişm gösterip göstermediğini ölçümleyebilir.

gelişim
Blogunuzun gelişip gelişmediğini gösteren 6 işaret:

 

1. Inbound Linkler

 

Blogunua verilen linkler arama sonuçlarındaki sralamanız açısından çok önemli olduğu gibi blogunuzun gelişip gelişmediği konusunda da size bazı fikirler verebilecek bir veridir. Düz mantık kurarsak blogunuzu veya yazılarınızı beğenen insnlar, kendi bloglarında sizden bahseder veya bir şekilde size link verirler. Bunlara inbound link denirr ki bu şekilde başkalarının sizden bahsetmesiyle kazanılan linkler blogunuzun geliştiğine, popüülerleştiğine bir işrettir.

Kazandığınız veya kaybettiğiniz linkleri kolayca görüp karşılaştırma yapabileceğiniz Ahrefs ve MajesticSEO gibi araçlar var ama bunlar kazandığınız linklerin yanı sıra bizzat inşa ettiğiniz linkleri de gösterdiğinden sağlıklı sonuç vermeyecektir. Dolayısıyla manuel yöntemleri denemenizi öneririm.

Manuel yöntemlerin başında ise Google Web Yöneticisi Araçları geliyor. Google Web Yöneticisi Araçlarında oturum açtıktan sonra blogunuzu seçip soldaki menüden Arama trafiği > Sitenize bağlantılar bölümünden blogunuza gelen linkleri görebilirsiniz. Bu bölümü zaman zaman inceleyerek gelen link sayısında artış olup olmadığını öğrenebilirsiniz.

 

2. Yeni Kullanıcılar/Oturumlar

 

Google Analytics kısa bir süre önce veri isimlerinde değişikliğe giderek ziyaret yerine Oturum, ziyaretçi yerine ise kullanıcı kelimesini kullanmaya başladı. Blogunuzun gelişmiyle doğrudan ilgili olan yeni ziyaret ve ziyaretçilere Google Analytics’den bakacağımız için bu isimleri kullanmayı tercih ettim.

Blogunuz gelişiyorsa sosyal medyada, diğer bloglarda, forumlarda hatta arkadaş sohbetlerinde sizden bahsediliyordur. Bu da popülerliğinizin ve tanınırlığınızın arttığı anlamına geliyor. Yani blogunuza yapılan yeni ziyaretler ve ziyaretçiler artacaktır. Google analytics’den yeni oturum ve kullanıcı sayılarını önceki tarihlerle kıyaslayarak blogunuzun gelişiğ gelişmediği konusunda fikir sahibi olabilirsiniz.

Google Analytics’de yeni kullanıcı ve oturum sverilerini görmek için sırasıyla şu adımları izleyebilirsiniz:

- Soldaki menüden Kitle > Genel bakış bölümünü açın
- Ortadaki Genel bakış yazan yerin altından metrik olarak Oturum veya Kullanıcıları seçin
- Sağ üst taraftaki tarih bölümünden Şununla karşılaştır kutucuğunu işaretleyip Önceki dönemi seçin ve uygula deyin
- Gelen grarfikte mavi renkli çubuk son dönemi, turuncu renkli çubuk bir önceki dönemin verilerini gösterir.

 

Bu grafikten gün gün değişimleri karşılştırabileceğiniz gibi grafiğin altındaki tabloladan kullanıcı ve oturum sayısındaki toplam değişimin ne yönede olduğunu da görebilirsiniz. %10 artmış ve %5 azalmış gibi…

3. Abone Sayısı

İnsanlar blogları düzenli takip etmek ve yeni yazıları kaçırmamak için abone olurlar. Bloglara abone olmanın çeşitli yolları olmakla birlikte bunlar arasında en yagınları RSS beslemeleri ve e-posta aboneliğidir. Bunların dışında Google Friend Connect, Bloglovin gibi yöntemler de kullanılsa RSS verilerini ölçümleyebildiğimiz için onlardan bahsedeceğim.

Yazılarınız beğenildikçe insanlar sonraki yazılarınızı merak edecek ve kaçırmamak için yukarıda bahsettiğim abonelik yöntemlerinden birini tercih edeceklerdir. Yani blogunuzun abone sayısı ile gelişim seviyesi doğru orantılıdır.

RSS abonelerinizdeki değişimi görmek için Feedburner aracını kullanıyor olmanız gerekir. İnsanları Feedburner aracılığıyla RSS beslemelerinize abone yaptıktan sonra FeedBurner hesabınıza girip Feed Stats > Subscribers bölümünden tüm günlerdeki abone sayısını görebilir ve artış mı azalış mı olduğunu kontrol edebilirsiniz.

4. Yorumlar

Yazılarınıza yapılan yorumların blogunuzun kalitesiyle, iyiliğiyle, kötülüğüyle hiç bir ilgisi yoktur aslında. Zira günlük binlerce ziyaretçisi bulunan, ödüllü ama yazılarına 1-2 yorum zor alan çok iyi bloglar var takip ettiğim. “Peki listeye neden koydun?” diye sorabilirsiniz. Yorumlar blogunuzun değil ama yazı tonunuzun, iletişim becerinizin ve etkileşim oranınızın geliştiğine bir işaret olabilir.

İnsanlar hangi bloglara yorum yazar? Kendimden örnek vermem gerekirse öncelikle iletişim içinde olduğum, samimiyetine inandığım arkadaşlarımın yazılarına destek verici yorumlar yazdığımı söyleyebilirim. Bunun dışına hiç tanımamama rağmen yazısını takdire değer bulduğum kişilere tebrik ve teşekkür mahiyetinde yorumlar yazıyorum. Üçüncü olarak da ilgi alanımda yazılmış ve tartımaya açık yazılara fikrimi belirten yorumlar yazıyorum.

Kısacası blog yazılarınıza yapılan yorumların artması, insanlara “dokunabildiğinizin” bir işaretidir ve bu da bir blog yazarı olarak geliştiğinizi gösterir bence.

5. Sosyal Paylaşımlar

Sosyal paylaşımlardan kastım yazılarınızın veya blogunuzun sosyal ağlarda paylaşılması. Sosyal paylaşımlar için söyleyeceklerim de 1. maddede inbound linkler ile ilgili söylediklerimden çok da farklı değil aslında. İnsanlar yazılarınızı beğenip faydalı buldukça, sosyal medya hesaplarında faydalı bulurlar ki bu da blogunuzu geliştirdiğinizin bir işaretidir.

Sosyal medyadaki görünürlüğün kolayca ölçülmesini sağlayan profesyonel araçlar var fakat bunlar ajasnslar için piyasaya sürülmüş ücretli araçlar oldukları için size tanıtmayacağım. Onların yerine sosyal medya paylaşımlarını ölçebileceğiniz öanuel yöntemlerden bshsedeceğim.

Öncelikle blog yazılarınızın altına ekleyebileceğiniz ve sosyal ağlardaki paylaşım sayılarını da gösteren sosyal paylaşım eklentilerini önereceğim. Bu eklentilerdi eklediğinizde insanların yzılarınızı sosyal ağlara paylaşmasını kolaylaştıracağınız gibi hangi sosyal ağda kaç kez paylaşıldığını görebilirsiniz.

İLinci olarak ise SharedCount isimli ücretsiz bir araçtan bahsedeceğim. Bu aracın adres satırını her hangi bir yazınızın URLsini yapıştırıp analiz ettiğinizde Facebook, Twitter, Google+, Pinterest, LinkedIn gibi ağlarda kaç kez paylaşıldığını kolayca görebilirsiniz.

6. Hedefler

Yukarıda ki 5 madde tartışmaya açık maddeler. Hatta bazı durumlarda hiç bir şey ifade etmeyebilir o veriler. Fakat bizzat sizin koyduğunuz hedefler ve belirlediğiniz süre içinde bu hedeflere ne kadar yaklaştığınız, bu konun özeti ve en önemli maddesidir.

Geçmşite blogların başarısının nasıl ölçüleceği ile ilgili kısa bir yazı yazmıştım. Orada daüzerinde durduğum bir fikir vardı. Başarı görecelidir ve kişiden kişiye değişir.Hedeflerinizi gerçekleştirdiğiniz kadar başarılısınız!

Bu fikrimin arkasındayım ve blogunuzun gösterdiği gelişimin de en iyi hedeflerinize ne kadar ulaştığınızla ölçülebileceini düşünüyorum.

Blogunuzu oluşturduğunuz ilk gün “sıfır” noktasındasınız. İşte o gün kendinize belli periyolar için bazı hedefler koyarsınız. Örneğin ilk 1 ayda 10 yazı yayınlamak, ilk 1 haftada günlük ziyaretçi sayısını 20’ye çıkarmak… gibi. Günü geldiğinde ise hedeflerinize bakar ve ne kadarını gerçekleştiriğinizi kontrol edersiniz. Eğer hedefinize ulsştıysanız başarılısınızdır ve büyük gelişim göstermişsinizdir. Eğer ziyaretçi sayınızı 20 hedefleyip 5’te kaldıysanız çok az bir gelişim göstermşsinizdir.

Başlangıçta elinizde hiç bir veri olmadığı için hedef belirlmek zordur. Fakat blogunuz birkaç ay yayında kalıp elinize bazı veriler geçtikten sonra hem hedef belirlemek hem de blogunuzun gelişip gelişmediğini ölçmek çok daha kolay olacaktır.

 

Konuyla ilgili fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Hepinize iyi bloglar dilerim!

24 Mart 2014 Pazartesi

Blog Yazarak Para Kazanmak Mümkün Mü?

Blog yazarak para kazanma mevzusuna son dönemde çok kafa yoruluyor. Ortalıkta öyle şehir efsaneleri dolaşıyor ki, kolay yoldan para kazanmaya hevesli insanlar “blog yazarak para kazanılır mı?” “blog açarak para kazanmak mümkün mü?” gibi soruların cevabını arıyorlar. Ben de naçizane bu sorulara yanıt vermeye çalışacağım. Fakat öncelikle bu noktalara nasıl geldiğimizle ilgili bir nostalji yapmak istiyorum.

İnternet’in hayatımıza girmesiyle birlikte alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız da oldukça değişti. Örneğin ben ilk okulda/orta okulda dönem ödevleri veya diğer araştırmalar için evdeki ansiklopedi setlerini karıştırırdım. Hangimizde yoktu ki Meydan Larousse’lar, Ana Britannica’lar, Gelişim Hachette’ler? Şimdi ise yüzlerce cilt ansiklopedi yerine sadece Google’ın arama kutusunu kullanıyoruz :)

 

Benzer örneği boş valkitlerimizi değerlendirme konusunda da verebiliriz. Eskiden boş arsalarda top oynar, nispeten tenha sokaklarda bisiklet sürer, kalem kağıtları elimize alıp isim-şehir oynardık. Peki şimdi? Bisikleti de bilgisayarda sürüyoruz, topu da bilgisayarda oynuyoruz. Arkadaş sohbetleri bile artık internet üzerinde gerçekleşiyor.

blog açarak para kazanmak
Şimdi, yazı başlığıyla bu anlattıklarımın ne ilgisi olduğunu soracaksınız. Hemen konuya geçeyim. Bilgi edinme ve vakit geçirme alışkanlırımızda olduğu gibi para kazanma yöntemlermizde de internetle birlikte büyük değişimler oldu. Girişimci ruha sahip kişiler, artık sokakta değil internet üzerinde para kazanamaya çalışıyor. Bunun için en çok tercih edilen yöntemlerden biri ise blog açmak.

Peki blog yazarak para kazanmak gerçekten mümkün mü? Veya bu iş göründüğü kadar kolay mı?

 

Öncelikle bu işe yeni girenlere ya da gireceklere blog açmanın tek başına para kazandırmayacağını söylemeliyim. Blogunuzu açar açmaz bir yerlerden para geleceğini falan sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Blog açmak, para kazanmak için tek başına yeterli değil, blogunuz için düzenli içerik üretmeli, tanıtım çalışmaları yapmalı, geliştirmek için zaman harcamalısınız.

Şimdi size birkaç sorum olacak: Çalışkan mısınız? Disiplinli misiniz? Azimli misiniz? Sabırlı mısınız? Okumayı ve yazmayı seviyor musunuz? Bu sorulara cevabınız evetse açık ve net söylüyorum siz de blog yazarak para kazanabilirsiniz!

Alışılmışın aksine blog yazarak para kazanma yöntemlerini tanıtmak yerine kişisel deneyimlerimi aktarmak istiyorum.

3 yılı aşkın süredir Blog Hocam’da yazıyorum ve bu süreçte para kazanabileceğim pek çok fırsat çıktı karşıma. Zaman yetersilziğinden çoğunu değerlendiremesem de hatrı sayılır miktarlarda gelir elde ettiğimi söyleyebilirim. Bakın Blog Hocam sayesinde hangi fırsatlarla karşılaştım ve nasıl para kazandım.

1. Google AdSense Reklamları

Blog yazarlarının para kazanmaya başladığı ilk ve en basit yöntem bir PPC modeli olan AdSense reklamlarıdır. Biraz zorlu bir onay süreci olsa da, AdSense yayıncısı olmayı başarabilirseniz oturduğunuz yerden para kazanmaya başlayacaksınız. Yapmanız gereken şey AdSense reklamlarını blogunuza eklemek ve ziyaretçilerin bu reklamlara tıklamasını beklemek.

Ben de zaman zaman Blog Hocam’daki AdSense reklamlarını optimize ederek,  buradan kazancımı arttırıyorum. Tıklama başına ortalama 0.30 TL veren AdSense reklamlarını düzgün bir şekilde yerleştirdiğimde aylık  80-90 TL civarında bir gelir elde edebiliyorum.

AdSense’in tık başına verdiği ücretler reklamdan reklama ve blogdan bloga değiştiği için blogunuzun içeriğine, gösterilen reklamlara ve ziyaretçinin ilgisine göre kazancınızın değişebilir. Size düşen şey bol bol faydalı içerik üreterek organik trafiğinizi yani Google’dan gelen ziyaretçi sayısını arttırmak.

 

2. Bumads İçerikleri

Doğan Holding bünyesinde açılan bir içerik pazarlama ajansı olan Bumads, blog yazarlarıyla iş birliği yaparak hem kendi kazanıyor, hem de bloggerlara kazandırıyor. Bumerang’a altın veya platin üye olduktan sonra gelen içerikleri blogunuzda yayınlıyorsunuz ve yayınladığınız içerik başına para kazanıyorsunuz.

Bumads’den gelen ilk teklifi yayınladığımda 2 TL gibi bir ücret almıştım. Tekliflerdeki başarım arttıkça verilen fiyat da arttı doğal olarak. Kullanıcı sözleşmesi gereği teklif başına ne kadar para kazandığımı paylaşamıyorum fakat burada okuduğunuz yöntemler arasında en çok kazandığım yöntem olduğunu söyleyebilirim.

Bumads reklamları blogunuzun türüne göre değişebilir. Örneğin bazı teklifler sadece moda bloglarına gelirken, bazıları sadece teknoloji bloglarına geliyor. Reklamı veren firmanın hedef kitlesine bağlı. umads tekliflerinden kazancınızı arttırmak için yapmanız gereken şey ise o içeriğin daha fazla kişi tarafından okunmasını sağlamak.

3. Banner Reklamları

Blogunuzun belli yerlerine farklı boyutlarda bannerlar yerleştirmek de kazançlı bir yöntem diyebilirim. Blogunuzun popülaritesine sayısal değerlerine göre kazancınız artabilir.

Blog Hocam’ın reklam sayfasını ziyaret ettiyeniz farklı boyutlarda banner alanları için talep ettiğim fiyatları görebilirsiniz. Banner alanları genellikle dolu için gelen teklifleri geri çevirmek zorunda kalıyorum. Zira blogu bannerlara boğmak kazandırdığından daha fazlasını kaybetttirebilir. Banner reklamlarından aylık kazancım 200 TL civarındadır.

Banner reklamları yerleştirerek blogundan para kazanmak isteyenlere önerim rekabeeti yüksek sektörlerden ilk reklamları ucuza almaları. Çünkü ilerleyen günlerde, rakip annalizi yapan sektördeki diğer sitelerden çok sayıda reklam teklifi gelecektir.

 

4. Advertorial İçerikler

İnternette tanıtım yazısı olarak bilinen advertorial içerikler backlink çalışması yapan SEO’lar ve sitesini daha geniş kitlelere duyurmak isteyen kişiler tarafından çok sık tercih edilen bir yöntem.

Ben advertorial içerik konusunda çok seçiciyim. Advertorial içerik isteyen bir sitenin konusunu blog yazarlığıyla ilişkilendirip okuyucuya fayda sağlayacak bir hale dönüştürebilirsem yayınlıyorum. Bu şekilde reklamdan alınan verim de artmış oluyor. Advertorial içerik reklam tekliflerinin %90’ının kabul etmiyorum fakat neredeyse her hafta bir adet yayınlıyorum. Yazı başına kazandığım aldığım ise 40 TL.

Advertorial içerik yayınlayarak para kazanmayı düşünenlere küçük bir ipucu vermek istiyorum. Yayınlayacağınız içeriği siz oluşturun ve mutlaka okuyucularınızın ilgisini çekecek türde yazın. Eğitimle veya ekonomiyle ilgili bir blogunuz olduğunu düşünelim. Sırf verdiği yüksek ücret için elektronik sigarayla ilgili bir tanıtım yazısı yayınlamak okuyucu kitlenize küfür etmek gibi olur.

 

5. Affiliate Marketing

Satış ortaklığı olarak bilinen affiliate marketing’de yaptığınız satış veya üye başına komisyon alırsınız. Bir affliate programına üye olduktan sonra size verliecek affiliate linkini ve bannerını blogunuzda paylaşarak o link/banner üzerinden yapılan satışlardan veya üyeliklerden belli bir yüze alırsınız.

Affiliate marketing çok çalışma ve zaman gerektiren bir yöntem olduğu için şuana kadar Blog Hocam’da pek tercih etmedim. Sadece 1 affiliate programına katıldığım üyelik başına 5 TL veren program dahilinde, sisteme 200 küsür üye kazandırarak 1000 TL civarında bir gelir elde ettim. Blog Hocam’ın konseptine uygun, okuyucuyu ilgilendirecek bir programa rastlarsam tekrar deneyebilirim.

Affiliate marketing zor fakat uzun vadede çok kazançlı bir yöntemdir. Özellikle ClickBank gibi yabancı affiliate ağlarında %50-%60 gibi yüksek komisyonlar veren çok kazançlı ürünler ve programlar mevcut.

 

6. Makale Yazarlığı

Blog yazarları zamanla kendilerini web için içerik oluşturma konusunda geliştiriyorlar. Bu, yeni bir kazanç fırsatı demek. Çünkü internette makale yazmaya vakti veya yeteneği olmayan yüzlerce şahıs veya firma var ve bular nitelikli yazarlarla çalışmak istiyorlar.

Bana da Blog Hocam sayesinde çeşitli makale ve içerik işleri geldi. Bulardan birkaçını değerlendirdim. Bumads kampanyası dahgilinde İşteLezzet.com’un yüzlerce blogda yaynlanan şu içeriğini ben yazdım ve karşılığında 50 TL aldım. Bunu dışında Turkcell ve çeşitli webmaster forumlarından bana ulaşan birkaç kişi için de makale yazdım.

Eğer tüm gününü bilgisayar başında geçiren bir öğrenci veya işsiz değilseniz makale yazarlığı pek kazançlı değil. Çünkü çok düşük ücretler veriyorlar. Ancak benim gibi arada bonus projelere rastlarsanız kaçırmayın. Sevdiğiniz şeyi yaparak yani yazı yazarak para kazanmak kadar keyifli birşey olabilir mi :)

 

7. Blog Mentörlüğü

Benim blogum blog yazarlığı ile ilgili olduğu için bu yöntemi blog mentörlüğü şeklinde yazdım sizin blogunuzun içeriğine göre bu isim değişecektir elbette. Burada esas olan yeteneklerinizi bcerierinizi blogunuz vasıtasıyla sunmaktır. Bu sayede çok sayıda teklif alabilirsiniz.

Ben de Blog Hocam sayesinde çok sayıda kişi ve firmadan teklif aldım. Blog kurmak, yönetmek, yol haritası belirlmek gibi konularda hiçbir tecrübesi olmayan kişiler bana ulaşarak birlikte çalışmayı teklif ettiler. Tabi iş güç sahibi olduğum için kabul edemedim fakat  yeterli vakti ve enejisi olanlar için  oldukça keyifli bir iş olabilir diye düşünüyorum.

Siz de uzmanlık alanınızla ilgili blog yazarak bu tür fırsatlar yakalayabilirsiniz. Örneğin çok iyi bir pasta tasarımcısıysanız,  hünerlerinizi blogunuzda sergileyip potansiyel müşterilere veya pasta tasrımcısı arayan şirketlere ulaşbilirsiniz. Emin olun hiçbir CV bu kadar etkili değildir.

 

8. Çözüm Ortaklığı

Blog yazarak çeşitli firmalarla veya markalarla ortak çalışmalara imza atabilirsiniz. Bu konuda son yıllarda büyük gelişmeler oldu Türkiye’de. Yapmanız gereken tek şey ise blog yazdığınız konuda dikkat çekici etkili içerikler üretmek.

Ben de bazı SEO, SEM ve dijital pazarlama ajanslarından birlikte çalışma konusunda çeşitli teklifler aldım. bunlardan  bazılarını da değerledirerek “blogger outreaching” konusunda çözüm ortağı oldum.  Yaptığım şey ise ajanslarla bloggerlar arasındaki bağlantıyı kurmaktı. Karşılığında da belli bir komisyon ödediler.

Siz de benzer çözüm ortaklılkları yapabilirsiniz. Örneğin moda blogunuzla adınızdan söz ettirerek çeşitli markaların bloglarında yazar olabilirsiniz. Veya “Saba Tümer Bloggerlarla Ne Pişiriyor?” projesinde ki gibi firmalarla çalışabilirsiniz.

 

9. Promosyon Ürünler

Burada direkt bir para kazanma söz konusu değil. Blogunuz üzerinen yaptığınız çekilişlere sponsor olmak isteyen firmalar size veya seçtiğiniz kişilere belli ürünler gönderirler.

Bugüne kadar ben de sponsorlar sayesinde Blog Hocam’da pek çok çekiliş yaptım ve okuyucularıma binlerce lira değerinde hediye verdim. Hediyeler arasında tek taş pırlanta yüzükler, imzalı kitaplar, tablet bilgisayarlar, mouselar, puzzlelar, mp3 çalarlar, kol saatleri, oyuncaklar gibi küçümsenmeyecek ürünler vardı.

Özellikle bayan makyaj, kozmetik, moda gigi konularda yayın yapan bloglara markaların ilgisi büyük. Siz debu konularda yazan bir blogger olarak okuyucuyla samimi bir iletişim kurup, yazılarınıza reaksiyon almayı başarabilirsiniz, kağınızı çalan kargolrdan sıkılablirsiniz :)

10.Benim Denemediğim Diğer Yöntemler

Blog yazarak para kazanma yöntemleri bunlarla sınırlı değil. Benim denemediğim bşka yönteler de var. Kısaca bunlardan da bahsetmek istiyorum.

 

- Link satışı: Backlink çalışması yapan kişilerin linklerini footer veya sidebarınızda belli bir süre yayınlamak karşılığında para alabilirsiniz.

- Ürün satışı: Kendi ürettiğiniz ürünleri veya hizmetleri de blogunuzdan satabilirsiniz. İkinci el kıyafetleriniz, yaptığınız tasarımlar, yazdığınız bir e-kitap vs.

- Blog işletmeciliği: Sıfırdan kurduğunuz bloglara belli bir süre içerik girip, iyi bir yere getirdikten sonra bunları satabilirsiniz.

- Link kısaltma: Bazı link kısaltma servisleri kısalttığnız linklere tıklama başına ücret  ödemektedir. Bu sevislerde kısalttığınız linkleri blogunuzun çeşitli yerlerind kullanarak para kazanabilirsiniz.

Hala Bir Blogunuz Yok mu?

Eğer henüz bir blogunuz yoksa fakat bu yazıyı okduktan sonra blog açarak para kazanmaya karar vediyseniz, sizi blog açma işleminin aşamalarını anlattığım yazıya yönlendirmek istiyorum.

 

Blog Açtıktan Ne Kadar Sonra Reklam Almalıyım?

Bunun belli yok. Önemli olan blogunuzun reklam almaya hazır olup olmadığıdır. Bazen 1 ay sürer, bazen 1 yıl. Blogun reklam almaya hazır olup olmadığını nasıl anlayacağınıza gelince sizden reklamverenlerin bloglardan beklentilerini yazdığım yazıya okumanızı isteyeceğim. Buradaki beklentilerin bir kısmını karşılayabiliyorsanız, reklam almaya başlayabilirsiniz.

 

Reklamverenlere Nasıl Ulaşabliirim?

İlk zamanlarda fazla tanınan bir blog olmadığınız için reklam verenlerin size ulaşmaları zordur. Bu dönemde Webmaster forumlarından faydalanabilirsiniz. Webmaster forumları bu tür ticaretlerin yoğun bir şekilde yapıldığı platformlardır. Buralarda yeni bir konu açarak blogunuza reklam aldığınızı duyurabilir veya reklam vereceğini duyuran kişilerin konularına cevap yazarak sizin blogunuza reklam verebileceklerini söyleyebilirsiniz.

Ben de ilk banner ve advertorial içerik reklamlarımı bu şekilde Webmaster forumlarından almıştım. Fakat zamanla reklam sayfasından o kadar çok teklif gelmeye başladı ki Webmaster forumlarındaki mesajlarla uğraşmama hiç gerek kalmadı. Sizlere de mutlaka detaylı ve net bilgiler veren bir reklam sayfası oluşturmanızı öneririm. Popülariteniz arttıkça bu sayfadan bol bol teklif gelecektir.

 

!!! Son olarak size bir listeye katılmanızı önerceğim. Bu liste bir reklam mail listesi. Bir reklam projesi olduğunda bu listedekilere mail gönderilerek haber verilir. İlgilenenerle görüşmeler yapılarak advertorial içerikler ve banner reklamları ile ilgili görüşmeler yapılır.

Listenin sahibi benim ve mailleri ben gönderiyorum. Dolayısıyla hiç bir spam veya gereksiz mesajla muhattap olmayacağınızın garantisini veriyorum. Sadece reklam projelerinde size bir mail gönderilecek. İlgilnizi çekerse cevaplarsınızi ilginizi çekmezse silersiniz.  Ayrıca istediğiniz zaman tek bir tıklamayla listeden çıkabilirsiniz.

 

 

Kutuya e-mail adresinizi yazıp katıl butonuna bastıktan sonra adresinize bir onay maili gelir. Bu maildeki onay linkine tıklamadan listeye katılmış sayılmazsınız. bu işlem başkalarının e-mail adresini yazmamak için yapılır.

 

Söz Sizde

 

Benim blog yazarak para kazanma ile ilgili deneyimlerim bunlar. Sorularınızı ve kendi deneyimlerinizi yorum bölümünden yazabilirsiniz.

10 Mart 2014 Pazartesi

Optimizasyon Değil, Hümanizasyon

Blog dünyası SEO, para kazanma, dijital pazarlama, pagerank, backlink gibi kavramlarla tanışmaya başladıktan sonra boyut değiştirdi bence. Anahtar kelime ve SEO kaygısıyla yazılan blog yazılarını okuduğunuzda sanki insanlar için değil de robotlar için yazıldığı hissine kapılıyorsunuz.  Artık kişisel bloglar bile “kişisel” olmaktan çıktı. Samimiyetten uzak, sırf ziyaretçi çekmeye yönelik içeriklerle dolmaya başladı.

Öyle ki tek bir kişinin yazdığı blogu okuduğunuzda “bizi takip edin, bize ulaşın, bize reklam verin, yorumlarınızı bekliyoruz” gibi ibareler yer alıyor. “Siz” kimsiniz?  Herkes biliyor ki o yazıyı “sen” yazıyorsun. Bu da işin ayrı bir boyutu.

Arama motoru optimizasyonu hakkında hem burada, hem de diğer sitelerde pek çok kaynak var, olmaya da devam edecek. Ancak söz konusu bloglar olunca markaların ve reklamverenlerin beklentileri farklı oluyor. “Engagement” dediğimiz okuyucuyla kurulan bağ ve etkileşimin gücü önem kazanıyor. İşte burada yüzlerce, binlerce lira harcanan optimizasyon tekniklerinin hiç bir önemi kalmıyor. Devreye ilişki kurmaya ve samimiyet dayalı bir kavram olan hümanizasyon giriyor.

humanize
Blog Hümanizasyonu Nedir?

Blogunuzu nasıl arama motorları için optimize ediyorsanız, insalar için de hümamize etmeli yani insancıllaştırmalısınız. Bazılarınıza saçma gelebilir ama başarılı blogların ve blog yazarlarının başarılarının altında yatan en büyük sırlardan biri budur.

Gelelim blogunuzu insancıllaştırmak için neler yapabileceğinize.

- Yorumları Yanıtlayın

Okuyucuyla en iyi iletişim kurabileceğiniz yer yorum bölümü. Yorum bölümünün yönetimine dikkat etmenizi öneririm. Spam ve reklam yorumları silip seviyeyi korumak, okuyucuyu yorum yazmaya teşvik edebilir. Yorumlara samimi bir dille cevap vermeli ve yazacağınız cevapla tatmin etmelisiniz.

- Erişilebilir Olun

”Hakkımda” sayfanıza ve blogunuzun muhtelif yerlerine profil resminizi, e-mail adresinizi, sosyal medya hesaplarınızı koymanız, samimiyet ve iletişim açısından çok önemlidir.  “Ben buyum, buralardayım, bana istediğin zaman ulaşabilirsin” mesajını vermiş olursunuz.

- Konversiyonal Bir Dil Kullanın

Yazılarınızda, yorumlarınızda, mesajlarınızda, kısacası okuycuyla iletişim kurduğunuz her platformda samimi, konuşkan, diyalog kurarcasına bir dil kullanın. Okuyucuya karşılıklı konuşuyormuş hissini vermelisiniz. Tabi laubaliliğe kaçmamak şartıyla.

- Hikaye Katın

Teknoloji, sanat, bilim, pazarlama, işletme vs. yazınızın konusu ne olursa mutlaka kendinizden ekleyeceğiniz bir şeyler vardır. Teknik bir bilgi paylaşırken bile o bilgiyle alakalı hayatanızdan küçük bir anekdot eklemek yazıyı özgün kılacağı gibi blogunuzu hümanize edecektir. Hatta son zamanlarda pazarlama dünyasına giren  “storytelling” kavramı en etkili satış & pazarlama stratejilerinden biri olarak görülüyor.

- Google Authorship’e Geçiş Yapın
 
Google Authorship’e geçiş yaptıktan sonra, arama sonuçlarında çıkan yazılarınızda o yazının tarafınızca yazıldığı belirtilecek ve profil resminiz gözükücektir. Google Authorship arama sonuçlarına arasında dikkat çekerek tıklanma oranını arttıracağı gibi blogunuzun hümanizasyonuna da katkı sağlayacaktır.

Not: Hümanizmi hepimiz biliyoruz fakat hümanizasyon kelimesi tamamen benim uydurmam. Literatürde böyle bir kavram var mı yok mu gerçekten bilmiyorum :)

17 Şubat 2014 Pazartesi

Yapmanız Gereken Tek Şey Başlamak!

Blogunuzda yazdığınız ilk yazıyı hatırlıyormusunuz? Twitter’da yazdığınız ilk tweeti? Çektiğiniz ilk fotoğrafı? Bahsettiğim bu ilkleri hatırladığınızda “ bunları ben mi yapmışım” diyorsunuz öyle değil mi? Peşinden “şimdi ki aklım olsa…” ile başlayan cümleler de kurabilirsiniz.

Filmi çok daha başa alalım, çocukluğumuza dönelim. Bisiklet sürmeye başladığınız günlerinizi anımsayın. Muhtemelen denge ve ivme yakalamayı öğrenene kadar ya başkalarından destek alarak sürdünüz bisikletinizi, ya da defalarca düştünüz. Ama hiç pes etmediniz. Düşe kalka, deneye deneye, dengenizi sağlamayı ve bisikleti tek başınıza kullanmayı öğrendiniz.

Şimdi yazının başında neden bahsettiğimi daha iyi anladınız sanırım. İlk blog yazılarınızı yazdığınızda olumsuz tepkiler almış veya kendinizi yetrsiz görüp karamsarlığa düşmüş olma ihtimaliniz çok yüksek. Fakat bilmeniz gereken şey şu: başlangıç aşamasında yapmanız gereken tek şey başlamaktır!

Bugün örnek aldığınız, gıptayla takip ettiğiniz, hatta biraz da kıskandığınız blogların ilk günlerini tahmin edebiliyor musunuz? Sizin başlangıçta olduğunuzdan çok da farklı durumda değillerdi. Ama o an yapmaları gereken tek şey başlamaktı ve başladılar. Tıpkı sizin yaptığınız.

Yapmanız Gereken Tek Şey Başlamak!

Gelelim asıl vermek istediğim mesaja. 1 ocak benim doğum günüm ve geçtiğimiz 1 ocak’ta 30. yaşımı doldurdum. Tam bir kitap delisi olan kız kardeşim, her doğum günümde olduğu gibi bu sene de bana bir kitap hediye etti ama tembellikten anca okuyabildim. Bu yazının çıkışı da okuduğum o kitap. Daha doğrusu kitapta verilmek istenen mesaj.

Kısaca bahsetmek gerekirse John Acuff’ın Start isimli kitabında şu cümlenin üzerinde duruluyordu: Don’t compare your beginning to someone else’s middle.

Blog yazmaya yeni başlayan kişilerin çok sık düştüğü bir tuzakdır bu. Kendilerini, başka bloglarla ve blog yazarlarıyla kıyasladıklarında yetersiz ya da başarısız olduklarını düşünerek motivasyonlarını kaybediyorlar. Sonuçta henüz 1 senesi doldamadan bloglarını kapatıp yeni bir blog açıyorlar. Açılan bu yeni blogun da sonu benzer oluyor.

Jon Acuff’ın sözünü blog yazarlığına uyarlayacak olursak; henüz başlangıç aşamasındaki blogunuzu, belli bir seviyeye gelen ve örnek aldığınız bloglarla kıyaslamamalısınız. Belki onlardan daha iyi, belki daha kötü blog olacaksınız bilinmez ama farklı şartlardaki blogları kıyaslamak doğru değil.

Hepimizin örnek aldığı, hatta blog yazmaya başlamamıza sebep olan bloglar olabilir, bu çok doğal. Ama onlarla yarışmak, onlara benzemeye çalışmak veya taklit etmek yerine kendimizi nasıl geliştirebileceğimize odaklanmalıyız.

Not: Yazıda bahsettiğim kitabı kardeşim ABD’den getirmiş. Bir okuruma hediye etmek için kitabın Türkçesini ve sıfırını aradım ama bulamadım. Üzgünüm..

29 Ocak 2014 Çarşamba

Blogunuzun Reklam/Sponsorluk Sayfası Var Mı?

Bloguna reklam alarak para kazanmak isteyen blog yazarlarının mutlaka profesyonelce hazırlanmış bir reklam/sponsorluk sayfasına sahip olmaları gerekir. Ciddi ve detaylı bir reklam sayfası, potansiyel reklamverenleri blogunuza reklam verme konusunda ikna edeceği gibi blogunuza daha profesyonel bir hava katacaktır.

Reklam sayfası oluşturmak şart dedim ama onun da bir usulü ve zamanı var. Blogu açar açmaz, daha 2 içerik girmeden reklam sayfası oluşturmak sizi sadece komik duruma düşürecektir. Ya da reklam isimli bir sayfa açıp içerisine “reklam vermek için bilmem ne adresinden iletişime geçin” gibi ciddiyetten ve profesyonellikten uzak bir şeyler yazmak reklam verme potansiyeli olan kişinin sayfayı hızla terk etmesine yol açacaktır.

Reklam sayfası oluşturup reklam almaya başlamak için acele etmemek gerekir. Blogunuzun, reklamverenlerin bloglardan beklentilerini yazdığım yazıda belirttiğim kriterlerin bir kısmını karşılıyor olmalası gerekir ki kayda değer ücretlerle reklam teklifleri alabilsin. Eğer blogunuzun reklam almaya hazır olduğunu düşünüyorsanız reklam/sponsorluk sayfasını oluşturmaya başlayabilirsiniz.

reklam sponsorluk

 

Bir Blogun Reklam Sayfası Neler İçermeli?

 

Reklam sayfasının içeriğine geçmeden önce küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. Reklam sayfanıza ziyaretçiler kolayca ulaşabliyor olmalı ve ana sayfanızda görünecek şekilde reklam sayfanıza en az bir bağlantı vermelisiniz. Gelelim reklam/sponsorluk sayfasında olması gerekenlere.

- Blogun Tanımı: Reklam verecek kişi blogunuzu tanımayabilir. Bu yüzden blogunuz hakkında kısaca bilgi verebilirsiniz. Misyonunuz, vizyonunuz, kuruluş amacınız, aldığınız ödüller, başarılarınız bu bölümde yazılabilir.

- Yazar Hakkında Bilgi: Reklam verecek kişi blogun arkasında kimin olduğunu ve kimle muhattap olacağını bilmek ister. Her ne kadar hakkımda sayfanızda kendinizden bahsetmiş olsanız da, burada kendinizi kısaca tanıtmak ve küçük bir profil fotoğrafı eklemek reklamveren üzerinde olumlu bir etki bırakacaktır.

- Okur Ve Ziyaretçi Profili: Blogunuzun ziyaretçi profili, reklam verecek firma için en önemli mevzudur. Firmaların hedef kitleleriyle sizin ziyaretçi profilinizin eşleşmesi kazançlı sposorluk anlaşmalarını beraberinde getirebilir. Bu konuda şeffaf olun ve biliyorsanız ziyaretçi profilinizin yaş aralığı, ağırlıklı cinsiyeti, eğitim düzeyi, alım gücü, meslek grubu gibi bilgilerini açıkça yazın.

- Reklam Türleri Ve Ücretleri: Reklamverenlere farklı reklam seçenekleri sunun ve bunların dönemlik ücretlerini açıkça belirtin. Ücreti gizlemek ve herkese farklı ücret söylemek uzun vadede iş ve itibar kaybı olarak size dönecektir. 

- İletişim Ve Ödeme Bilgileri: Bir reklam türüne karar veren kişi ödemeyi hangi yollarla yapacağını ve detayları görüşmek için size nasıl ulaşabileceğini bu sayfada bulmalı. Ödeme için farklı seçenekler sunmak, reklam alma şansınızı arttıracaktır. Ayrıca iletişim bilgilerinize telefon numarası eklemek, karşı tarafa güven aşılayacaktır.

 

Bu yazıyı yazarken kendi reklam sayfamı da gözden geçirmem gerktiğini fark ettim :) Son olarak reklam/sponsorluk sayfanızda görsel öğeler kullanmanızı önerip fiyat politikası belirlemeye geçmek istiyorum.

Blog Reklam Fiyatları Nasıl Belirlenir?

Bloglarda reklam fiyatı belirlemenin bir denklemi, matematiği, bilimi yoktur. Başlangıç için makul bir fiyat belirledikten sonra, talebe göre kendliğinden fiyat belirlenecektir zaten. Blogunuza reklam almaya karar verdiyseniz, blogunuzla benzer konuda yayın yapan, benzer popülariteye sahip, benzer özelliklerdeki blogları ziyaret ederek onların fiyatlarını inceleyin. Kendi blogunuzla kıyaslayarak taban bir fiyat belirleyin. İlerleyen zamanlarda talep çok olursa fiyatı artırır, talep olmazsa düşürürsünüz.

Her Gelen Reklam Teklifi Kabul Edilmeli Mi?

 

Elbette gelen her reklam teklifini kabul etmemelisiniz. Özellikle oturmuş bir okur kitleniz varsa, onların memnuniyeti kazanacağınız liralardan çok daha önemlidir. Onları rahatsız edecek, blogunuzdan soğutacak reklam türlerinden ve reklamverenlerden mutlaka uzak durun. Banner reklamlarında biraz daha esnek davranabilirsiniz ama içerik bazlı reklamlarda okurun ilgisini çekecek türde reklamları tercih edin. Mümkünse reklam içeriklerini kendiniz oluşturun.

Son Sözler

Reklam görüşmeleri yaparken herşeyden önce insan olduğunuzu unutmayın. İletişime ve ilişkilere önem verin. Karşı tarafa her zaman samimi ve dürüst olun. Önceliğiniz para değil, insan kazanmak olsun. Para zaten geelcektir. Hepinize bol kazançlar!

27 Ocak 2014 Pazartesi

Blog Yazarları İçin SWOT Analizi

Blog yazarlığında başarılı olmak için kendinizi blogunuzu çok iyi tanımalısınız. Tanımaktan kastettiğim şey; blogunuzun özelliklerinin ve şahsi becerilerinizin farkında olmanız. Aynı şekilde zayıf noktalarınızı da tespit etmeniz, ileride karşılaşabileceeğiniz muhtemel sorunlarla karşı hazırlıklı olmanızı sağlar.

Peki blogunuzun güçlü ve zayıf  noktalarını nasıl tespit edebilirsiniz? Bu noktaların yarattığı fırsatları ve tehlikeleri nasıl analiz edebilirsiniz? İş dünyasında bunun için çok sık kullanılan bir teknik var; SWOT analizi. Bu makalede SWOT analizinden ve bu tekniği blogunuza nasıl uygulayabileceğinizden bahsetmek istiyorum.

Swot Analizi Nedir?

SWOT terimi Strength, Weaknesses, Opportunities ve Threats kelimelerinin baş harfleri kullanılarak oluşturulmuş bir kısaltmadır. Anlamı ise bir girişimin güçlü ve zayıf yönlerini belirleyemek, oluşabilecek yeni fırsatları ve tehditleri tespit etmektir.

SWOT analizini blog yazarlığında 2 aşamada kullanabiliriz. Yeni bir blog oluştururken projeye karar verme aşamasında ve mevcut blogunuzu gelirştirme aşmasında.

SWOT Analizi Neden Önemlidir?

SWOT analizinde olası tehditlerinizi doğru tespit edip, bunlara karşı aksiyon planınızı hazırlarsanız, bu tehditleri fırsata çevirebilirsiniz. Tıpkı başarılı firmaların krizleri fırsata dönüştürüp cirolarını artırdığı gibi :)

SWOT analizinde zayıf yönlerimizi kendimize cesurca itiraf etmek çok önemlidir. Zayıf yönlerimizi geliştirerek iç faktörlerden kaynaklanan pronblemlere de önceden önlem almış oluruz.

SWOT Analizi Nasıl Yapılır?

Öncelikle boş bir kağıt alarak aşağıdaki grafikte olduğu gibi bir tablo oluşturmalısınız. Bu tabloda güçlü ve zayıf yönler size bağlı iç etkenler, fırsatlar ve tehditler ise çevreye bağlı dış etkenlerdir. Peki bu tabloladıki bu alanlar nasıl doldurulur?

SWOT analizi
Güçlü Yönler: Blogunuzu diğer bloglardan farklı kılan özellikler neler? Blogunuzun yayın yaptığı konuda edindiğiniz tecrünbeler neler? Elinizde hani kaynaklar mevcut? İnsanların blogunuzda üstün gördüğü özellikler neler? gibi soruların cevaplarını güçlü yönleriniz olarak yazabilirsiniz.

Zayıf Yönler: Diğer bloglaraoranla kötü olduğunuz yönler neler? Blogunuzun hangi özelliklerini geliştirmeniz gerekiyor? İnsanların blogunuzda gördüğü kötü özellikler neler? Kaçınmanız gereken hatalar neler? Başarınızı olumsuz etkilediğini düşündüğünüz şeyler neler? gibi soruların cevaplarını zayıf yönleriniz olarak yazabilirsiniz.

Fırsatlar: Mevcut fırsatlarınız neler? İşinize yarayacak teknolojiler neler? Sektör gelişmeye açık bir sektör mü? Size destek olabilecek kişiler kimler? Sektörde kimsenin dolduramadığı bir ihtiyaç var mı? gibi soruların cevaplarını fırsatlalar bölümüne yazabilirsiniz.

Tehditler: Önünüzde ne tür engeller var? Rakipleriniz neler yapıyor? Değişen teknoloji konumunuzu tehdit ediyor mu? Maddi sorunlarınız var mı? Sektöre olan talepte azalma var mı? Hedef kitlenin beklentileri değişti mi? gibi soruların cevaplarını tehditler bölümüne yazabilirsiniz.

SWOT analizi tablonuzdaki gerekli alanları doldurduktan sonra sıra beyin fırtınası yapmaya ve eldekileri analiz etmeye gelir. Burada da yukarıdaki sorulara verdiğiniz cevapların doğruluğu büyük önem arz eder. Şimdi bir örnek olması açısından Blog Hocam’ın SWOT analizini yapalım.

Blog Hocam’ın SWOT Analizi


Güçlü Yönler:

- İçerik üretme konusunda yaratıcıyım ve nitelikli içerik üretebliyorum.
- Okurlarla ve diğer blog yazarlarıyla iyi bir iletişimim var.
- Dijital pazarlamaya hakimim ve çözüm üretebiliyorum.

 

Zayıf Yönler:

- Tasarım modern değil ve yavaş.
- Bloga fazla vakit ayıramıyorum.
- Yazıları çok hızlı yazmaya çalıştığımdan çok sık yazım yanlışı yapıyorum.
 

 

Fırsatlar:

- Her geçen gün blog düyasına yeni bloglar ve bloggerlar katılıyor.
- Sektörde kaliteli içeriğe ihtiyaç var.
- Google, Blogger’a yatırım ypıyor ve yeni özellikler ekliyor.

 

Tehditler:

- Hükümet her an Blogger’a erişim yasağı  koyabilir.
- Gün geçtikçe blog yazarlğı hakkında yayın yayın yapan blog sayısı artıyor.
- Popüler olduğum için sürekli bir sataşma ve kötüleme ile karşı karşıyayım.


Örnek olduğu için kısa ve yüzeysel tuttum. SWOT analizi stratejik planlama yapılan en önemli ve gerekli çalışmadır. SWOT analizi sonra elde edilen etkenler değerlendirilerek, belirlenen hedefe ulaşmak için uzun vadeli bir eylem planı hazırlanır.

Siz de örnekten yola çıkarak güçlü yönlerinizi, zayıf yönlerinizi, fırsatları ve tehditleri detaylı bir şekilde yazdıktan sona sonuçlar üzerinde beyin fırtanısı yaparak eksik yönlernizi nasıl gidereceğinize, muhtemel tehditlere karşı nasıl hazırlanableceğinizedair bir plan oluşturabilirsiniz. Buna stratejlik planlama denir ve blogunu ciddiye alan, bir proje hatta bir şirket olarak olan kişiler tarafından mutlaka yapılması gerekir.